12 Mart 2014 Çarşamba

Köstence


Köstencenin uydudan görünümü

Asılları Kırım'dan göç eden Kırım Tatarlarına dayanan Romanya Tatarlarının bölgeye gelmeleri, Kırım’ın Rusların eline geçmesi ve bölgede yaşanan savaşlarla örtüşür. Kırım Hanlığı’nın 1774 Küçük Kaynarca Anlaşması ile önce Osmanlı Devleti’nden bağımsız hale getirilmesi ve daha sonra bir oldu bitti ile Rusya’ya ilhakı süreci 1780’lerden itibaren Kırım’dan ilk kitlesel göçü başlatan olaylar silsilesinin ilk halkası olmuştur. Bu ilk göçler 1790’lı yılların başına kadar sürer. Yaş Anlaşması ile sonlanan Osmanlı-Rus Savaşı da göçleri devam ettiren bir unsur olur.

Bu göçlerin büyük bir kısmı Dobruca’ya yapılmıştır. Dobruca 1878 yılında Romanya’ya katılıncaya kadar Kırım Tatarları tarafından “Ak Topraklar” olarak tanımlanan vatan topraklarının en esaslı parçasıdır. Bu ilk kitle göçü dalgası ile birlikte Dobruca’da Kırım Tatar kolonisi meydana gelmeye başlar.Daha sonra 1806’da başlayıp 1812’de Bükreş Anlaşması ile biten Osmanlı-Rus Savaşı da yeni bir göç kafilesi getirir Dobruca’ya.. Önceleri Dobruca’nın Rus işgaline uğraması soydaşlarımızı tedirgin ederse de Napoleon Bonaparte’ın Rusya’ya saldırması göçü kolaylaştırır. Ağır kış şartları Tatarların Dobruca’ya göçlerini engelleyemez.

Sonraki göçler yine bir Osmanlı-Rus Savaşı ile gerçekleşir. Rusların Tuna’yı aşıp Edirne’ye kadar geldikleri 1828 savaşı yeni bir göç kafilesini daha yola çıkarır Kırım’dan Dobruca’ya doğru..

En büyük kitle göçü ise 1856’dan itibaren gerçekleşir. Bu yılda Osmanlı Devleti Rusya’ya karşı bir ittifak savaşı (Fransa-İngiltere ve sonradan Sardunya’nın katılımı ile) yapar ve kazanır. Büyük bölümü Kırım’daki Akyar (Sivastopol) limanı çevresinde yapıldığı için “Kırım Savaşı” olarak anılan ve uzun süreden sonra Rusların hezimeti ile sonuçlanan savaş Kırım’dan Dobruca’ya ve Anadolu’ya olan göçleri sel haline getirir.Kaliakra ve Köstence vilayetleri neredeyse birer Tatar vilayeti haline döner. Mecidiye gibi büyük kasabalar ve yeni yeni köyler bu göçte gelenleri iskân etmek için kurulur. Osmanlı’nın ilk göç nizamnamesi Bu göçleri yerleştirmek için kaleme alınır. Bölgenin nüfusu artık, %70’e yakın oranda Müslümanlardan meydana gelmektedir. Bugün Bulgaristan sınırları içinde kalmış olan Balçık iskelesi muhacirleri taşıyan gemilerle dolup taşmaktadır. Mangalya ve Pazarcık kasabaları da birer Tatar kasabası hüviyetine bürünürler.

Dobruca bu yeni göçlerle yepyeni bir çehreye bürünmeye başlamıştır. Ziraat ve ticarette hatırı sayılır oranda genişleme görülür.

Yaklaşık on yıl devam eden bu Osmanlı yönetimindeki “Ak Toprak Dobruca” hayatı en dehşetli Osmanlı-Rus Savaşı ile sona erer. Tarihimize “93 Harbi” olarak geçen 1877-1878 savaşı ile Osmanlı Tuna’dan ve Dobruca’dan çekilir. Rusya ile Romanya arasında kısa süren bir gerginlikten sonra Dobruca Romanya’ya katılır. Soydaşlarımız için yine ve yeniden başka bir memleketin tebaalığı dönemi başlar.

Bu yeni devir pek çok sıkıntıyı beraberinde getirir. 1881 yılında Romanya Devleti tarafından çıkarılan “Dobruca Entegrasyon Kanunu” Dobruca Tatarları için yeni sıkıntıların yaşanacağı bir dönemi başlatır. En büyük sıkıntıları, kendilerine verilmiş olan toprakların tapularının olmaması ve de gerekli beyannameleri zamanında ve doğru olarak verememekte yaşarlar. Bu gibi teknik problemler yüzünden soydaşlarımızın pek çoğu topraklarını kaybederler. Toprakların yeni sahipleri olarak bölgeye Romanya’nın diğer bölgelerinden getirilen Romenler yerleştirilir.

Mülklerin kaybeden Kırım Tatarları tekrar göç yollarına düşerler. Hedefleri artık son kale Anadolu’dur. Dobruca’daki Müslüman oranı hızla azalır. Ancak buraya getirilen Romenler nedeniyle Dobruca’nın nüfusu da hızla artar.

1878-1912 yılları arasında Romanya’nın ortalama nüfus artışı %19 olarak gerçekleşir. Müslümanların yoğun göçleri nedeniyle Dobruca’nın nüfusunun bu ortalamanın çok çok altında kalması beklenirken tam tersi olur. Bu dönemde Dobruca şehirlerinin nüfusu yukarıda söylediğimiz gibi deyim yerindeyse patlar. Mesela Köstence’nin nüfusu % 81, Mangalya’nın nüfusu % 30, Boğazköy’ün nüfusu % 159, Mecidiye’nin nüfusu % 91 gibi ortalamanın çok üzerindeki miktarlarda artmıştır.(1)


Romanya Tatarları Köstence'nın 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) ile Türklerin elinden çıkmasıyla birlikte Rusların baskı ve yıldırma politikalarıyla bunalan Tatarların çoğu Türkiye'ye göçmüştür. 1876-77, 1914-18, 1935-37 yılları arasında yoğunlaşan bu göçlerden arta kalanlar Günümüzde azınlık teşkil ederler(2)
Azınlıklar185319132002
Tümü5,20427,201310,471
Romen279 (%5,4)15,663 (%57,6)286,332 (%92,2)
Tatar1,853 (%35,6)277 (%1)8,274 (%2,8)
Yunan1,542 (%29,6)3,170 (%11,6)546 (%0,17)
Türk104 (%2,9)2,451 (%9)9,018 (%2,9)
Bulgar342 (%6,5)940 (%3,4)48 (%0,01)
Yahudi344(%6,6)1,266 (%4,6)44 (%0,01)
Roman127 (2,4)n/a2,962 (%0,95)



Romanya'daki Tatarların ülkedeki dağılımı(2002)
Köstence tipik olarak Akdeniz iklimi benzeri olup farklı dört mevsim içerir.
Yazlar sıcak kurak ve güneşli Temmuz sıcaklık ortalaması 23 °C'dir. Karadeniz'in ılıman etkisinden dolayı Köstence, iç bölgelerde sıkca bulunan sıcak günleri nadiren yaşar. (2)




________________________________________________________________________
(1) C.KARASU - Fikirde Birlik - Sayı: 13 
(2) Vikipedi

10 Mart 2014 Pazartesi

Kırımdaki Şehirler -Kerç-

Tatarcada 'Keriç' ya da 'Keriş' olarak şehir, Azak Denizi ile Karadenizi birbirine bağlayan boğazın -Kerç boğazının- batısına kurulmuştur. İlk ve Ortaçağ boyunca, su yollarını birleştiren önemli bir ticari yol işlevi gören şehir, Antik çağdaki Bosporos Krallığı'nın başkenti olmuştur.





Peçenek ve Kıpçak hakimiyetinin ardından Cengiz İmparatorluğu’na tabi olan şehir, daha sonra Altın Orda devletinin sınırları içinde kaldı. Tüccar Cenevizliler 1318’de her yıl vergi vermek şartıyla hakim oldukları Kerç'te Cherkio / Cerchio adı altında bir konsüllük kurdu (14. yy - 15. yy). 1475’te Osmanlı Donanması tarafından Ceneviz ticaret limanı ve konsüllük fethedildi, daha sonra Kefe sancağına bağlandı.(1)

Şehir, Ceneviz yapısı olan Kerç Kalesi çevresinde gelişmiştir. Evliya Çelebi; uzunluğu 1.000 adım olan Kerç Kalesi’nin içinde Sultan Beyazit Veli Camii’nin dışında, 200 kagir yapı, bir hamam, oniki dükkan ve bir adet kilisenin bulunduğunu belirtmekteydi. “Dış kale, deniz kenarında bir körfez kucağında, büyük bir liman ağzında dört köşeli, taş yapı bir kale idi ve çoğunlukla burada gayr-ı müslimler oturmaktaydı."(1)

Evliya Çelebi'nin Kerç hakkında belirttiği diğer bilgiler ise şu şekildedir; «Banisi Ceneviz frengi'dir, Sultan Bayezid-i Velî, Gedik Ahmet Paşa eliyle feth etmiştir. Bu Kerç Kalesi içinde ancak Sultan Bayezid-i Velî Camii var. Tarz-ı kadîm kiremit örtülü bir eski mabeddir. Mihrabının dışında yol üzre camiin sol köşesinde beyaz dörtköşe mermer kitabe tarihi 843 (1439?) dur. Minaresi büyük bir depremde yıkılıp vakıf tarafından yenilenmiş olup alttan bir adam yüksekte celi kitabe tarihi: 1007 (1598) de Murad Han kızı Hatice Hatun tamir ettirdi. Bu cami tarafında içkale var. Batıya bakan küçük demir kapısındaki kitabe : Sultan Mehmet Han ibn Murad Han zamanında 889 (1485?) de yapıldı. Büyük kapının dışında mamur varoşda hendek kenarında Mustafa Çelebi Camii, 995 (1586) Cemaziyelahir'de hayır sahibi Mustafa Çelebi yaptırdı. Kurşun kaplı yüksek kubbeli bir camidir.» (1)


17. yy başlarında artan Rus saldırılarına karşı Kerç boğazını ve şehri korumak için 1703 yılında Kerç şehrinin 10 km kuzeydoğusunda Akıntı Burnu mevkiinde büyük bir kale yapılmıştır (Yenikale). (1)


Kerç Kırım Savaşı ve 2. Dünya Savaşı yıllarında büyük hasara uğramıştır. 2. Dünya Savaşı'nda Mayıs 1942 ile Nisan 1944 yılları arasında Kerç Almanlar tarafından işgal edildi. Bu zaman zarfında kentteki tüm Yahudiler katledildi. Kentte çetin savaşlar meydana geldi.(1)




Kerç görüntüsü 1839, Ivan Aivazovsky
 Kıyılarında tuzlu bataklılar vardır. Demir cevheri ve doğal gaz çıkarılır. Demir madenciliği, tersanecilik, balıkçılık, pamuk işleme, konservecilik, tütüncülük, metalurji, değerli taş işlemeciliği, dericilik, çimento, bira üretimi, arıtılmış su, kireç, mum ve sabun üretimi ve değirmencilik önemli yerel sanayi dallarıdır.

Kerç Kalesi

_______________________________________________________________
(1) vatankirim.net

9 Mart 2014 Pazar

gamalı haç ve kızıl yıldız arasında


Bölüm 1

Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4

Bölüm 5

Bölüm 5

Bölüm 6


Bölüm 7

Bölüm 8









Kırım ve Türkiye Halk Müziklerinin Etkileşimi ve Karşılaştırılması *


*Zekeriya BAŞARSLAN

Kırım; Karadeniz'in kuzeyinde neredeyse dört tarafı denizlerle çevrili denebilecek bir yarımadadır. Kuzey Karadeniz'de yer alır.
Türkiye ise, Güney Karadeniz'i oluşturur. Gerek deniz yoluyla gerekse Romanya, Bulgaristan üzerinden ya da Kafkaslardan Türkiye ile yüzyıllarca süren birliktelikler yaşanmıştır.
Osmanlı arşivlerine göre 1700'lü yılların sonunda Kırım'dan Anadolu'ya göçen 500.000 kişiden 300.000 'i Anadolu'ya ulaşmıştır.
Zaten Rus belgelerine göre; 1774-1783 yılları arasındaki 9 yılda karışıklıklar yüzünden memleketini terk ederek Türkiye'ye sığınan halkın 200.000 ile 300.000 arasında olduğu belirtilmektedir .
Yalnızca 218 yıl önce Türkiye'ye göç eden 300.000 Kırımlı olduğu ve sonraki yıllarda bu göçün sürdüğü düşünülürse Türkiye'de Kırım kökenli azımsanamayacak bir nüfus olduğu düşünülebilir. Böylece özellikle Türkiye'deki etkileşim kaçınılmaz olmaktadır.
1621-1707 yılları arasında yaşamış olan Âşık Ömer (Abdullahoğlu Ömer) Kırım'ın Gözleve şehrinde doğmuştur. Genç yaşta şöhret kazanan Ömer daha sonra Dağıstan'a, Azerbaycan'a İran'a ve Türkiye'ye gitti . Türkiye'de birçok şiiri bestelendi. Kırım ve Türkiye'nin ortak benimsediği âşıklardan biri oldu.
Gevheri Kırım'da 1650 ? Yılında doğdu 1716'da İstanbul'da vefat etti . Ortak halk şairleri arasında yer alır.
Ortak çalışmaların büyük bir bölümü klasik Türk Musikisinin içinde yer almıştır.
Klasik Türk Müziğinin etkisi halk ezgilerini çalanlara da yansımış, taksim ve peşrevler oluşturularak düğün(toy)lerden önce çalınmıştır .
Komalı sesler Kırım Müziği'nde görülmemektedir. En azından nota yazımlarında.
Türkiye'de notalandırılan Kırım asıllı ezgilerde ise iki komalık si bemol kullanılmıştır. TRT Repertuarına giren Boztorgay ve yayınlarda yer alan Türkiye'deki köylerde derlenen ezgilerde bu görülmektedir.
Türkiye'de; Yıldız Ayhan, Nesrin Sipahi, Nezahat Bayram, Zekeriya Başarslan, Ulvi Kırımlı, Rahmi Oruç Güvenç, Müjgân Akcollu, Akbikey, Filiz Tram, Şükriye Tutkun, Yasemin, Gurup Laçin, ve adını şu anda sayamadığımız kişiler; plak, kaset, TV, radyo v.b. yayın yolu ile Kırım Müziği'nin Türkiye'de yayılmasına katkıda bulunmuşlardır.
Kırım ve Türkiye halk çalgıları temelde benzer çalgılardır. Kaval, Çubuklu Davul, Dare, Saz, Santır, dümbelek (ikili ve çubuklu), Zurna, Tulum Zurna, Kemançe, Kırım halk çalgıları olarak gözükmektedir. Günümüzde ise bu konu üzerinde durulması gereken bir olgudur.
Göçler ve yaşama mücadelesi sonucu aradan geçen yıllar Kırım halk çalgılarından uzaklaşılmasını ve batı çalgılarının yerleşmesini sağlamıştır.
Oysa bu çalgıların yanında halk çalgılarının da işlevini yerine  getirmesi gerekmektedir. 1991 yılında Kırım'da gerçekleştirilen İsmail Gaspıralı Konferansı'nın son gününde Akmescit (Simferopol) Müzikal Tiyatrosu'nda düzenlenen konserde bağlama ve orkestra eşliğinde Kırım ezgilerini seslendirdim. Türkiye'den getirdiğim bir bağlama'yı Kırım Ansamblı yetkililerine sahnede takdim ettim. Bu bağlama çok uzun yıllardır Kırım'da görülmeyen çalgımızın yeniden yeşermesinin başlangıcı olarak Kırım Müzik
Tarihi'ne geçti.
Kırım ve Türkiye'de varyantları olan ezgileri incelediğimizde:
'Kok Koz Bayar' adlı yır 'Yanra Kaytarma'  kitabında 4/4 'lük usulde fa'dan başlıyor, re'de karar veriyor. Hiçbir değiştirme işareti almıyor.
Eskişehir'de derlenen aynı ezgi 4/4'lük usulde ince do'dan başlıyor, la'da karar veriyor. Si bemol 2 değiştirme işareti alıyor . Ezgi içinde triyole var, Kırım'daki ezgide yok. Eskişehir'de derlenen ezgi 'Köy Aldında Kök Saray' başlığını alıyor. Kırım'daki yırın son sözü başa geçmiş. Kırım Tatar Yırları  kitabında Kurban Bayram Gecesi türküsü 2/4 lük usulde fa diyez, do diyez, sol diyez, arızalı fa diyez'de başlayıp çıkıcı-inici özellik gösteren ve fa diyezde karar veren bir yırdır.
Elif Dedim Be Dedim adlı türkü Kırım'da, usulsüz serbest olarak uzatmalı notalı yazılmış. Kalın si ile başlıyor, mi ile sona eriyor. Çıkıcı-inci özellik gösteriyor. Ezgi içinde re diyez ve sol diyez var. Son kısmında küçük notalarla bağlantı müziği olarak yazılmış bölüm ¾'lük ölçü ile başlayıp 4/4'lük, 2/4'lük, 3/4'lük ve 4/4'lük olarak son buluyor.
Oysa, Eskişehir'de derlenen 'Elif Dedim Be Dedim' türküsü 9/8'lik olarak yazılmış. Si bemol ve mi bemol değiştirme işaretlerini almış. Si sesinden başlıyor, inici-çıkıcı-inici seyirle 're'de karar veriyor.

Kırım'da; 'Elif dedim be dedim aman
Yarem sana ne dedim
Akan sular mürekeb olsa
Yazılmaz benim derdim' olan sözler

Türkiye'de; 'Elif dedim be dedim (aman)
Kız ben sana ne dedim?
Kuş kanadından kalem olsa(aman)
Yazılmaz benim derdim' sözleri değişiklik gösteriyor.

Yine ortak türkülerden; Gidin Bulutlar, Konma Bülbül, Sabahın Seher Vaktında, Osman Paşa v.b. yırlar yer almaktadır.
'Kırım Tatar Yırları' kitabında 79 türkü başlığı ile ezgiler yer almaktadır. Bunlardan; Aydagül, Kınalı Parmak, Şu Yalta'dan, Yüksek Minare, Karga, Üç Karanfil, Yazga çıksam, Kalaylı kazan, Dagdan Endi Bir Kuzu, Çipiyim, Elmas gibi yırlar Türkiye'de bilinmektedir.
Eskişehir Bölgesi Türküler l  adlı kitapta 5 türkü Eskişehir  il sınırları içinde yerleşmiş Kırım kökenlilerden derlenilmiştir. Sekırıp Şıktım Bahşaga, Körünmüysün Közüme, Al Atayım Men Bir Taş, Kıymazım, Yarimin Şapkası bu türkülerin isimleridir.
Yine Kırım'da 6/8'lik usulde yazılmış si bemol ve mi bemol değiştirme işaretlerini almış, fa sesinde başlayıp sol sesinde karar vermiş olan Bostorgay isimli yırın değeri en küçük notası sekizliktir. İlk üç notası ise fa, sol, la'dır. 
Oysa TRT repertuarında yer alan Boztorgay adlı türkü 2 komalık si bemol almakta, mi sesinden başlayıp la sesinde karar vermekte, en küçük nota değeri onaltılık olmakta, ilk üç notası ise; mi, mi, fa diyez olarak başlamaktadır.
Yine TRT repertuarında, Kınalı Parmak Cez Tırnak, Kırımdan Gelirim adlı türküler de yer almaktadır. Muzaffer Sarısözen'in Emin Bektöre'den Eskişehir'de 5.7.1949 yılında derlediği Ağır Oyun (Ey anaylar, anaylar), Kaytarma Havası, Horan, Varirac, Sözsüz Kaytarma , geçen yıllar içinde gerekli şekilde yayınlarda kullanılamamıştır.
Kırım oyun havalarının çoğuna tür olarak verilen ad olan Kaytarma ilk bölümü dokuzlu tartımı ve figürleriyle iyiden iyiye bir zeybek oyunudur. Yedili bölüm tam bir Karadeniz havası'dır. Üçüncü bölüm ise karşılamayı andırır.Trakya, Giresun ve Ordu oyunlarını düşündürür .
Kırımlı kızlar İstanbul türkülerinden de öğrenerek çalıp söyleyip oynarlardı. Robert Lach'ın Kırımlı tutsaklardan notaya alıp Viyana'da bastırdığı defterlerde bu İstanbul havalarından da vardır . 
Kırım Halk Müziği'nde usulleri incelediğimizde:
Asan Refat'ın hazırladığı Kırım Tatar Yırları kitabındaki notalarda birinciliği %17.92'lik bir oranla 7/8'lik ölçüler, ikinci büyük yüzdeyi ¾'lük ve değişmeli ölçüler birlikte, üçüncü %12.90'lık yüzdeyle 4/4'lük ve %11.82 ile 9/8'lik ezgiler yer alıyor. Böylece bu kitaptaki notalara ve ölçülere göre; en çok 7/8'lik ezgiler kullanılmış. En az kullanılan ölçüler ise %0.71 ile 5/8'lik ezgilerdir.
Yahya Şerfedinov'un Yanra Kaytarma kitabındaki notalarda ise %25.08'lik yüzdeyle değişmeli ritimli 70 ezgi bulunmaktadır. İkinci %23.65'le 6/8'lik 66 ezgi, üçüncü %20.78'le 2/4'lük 58 ezgi sıralanmaktadır. En az kullanılan ölçüler 2/2, 7/16, 8/8 ve 9/4'lük ezgiler %0.03'lük oranla birer ezgi
bulunmaktadır. En çok kullanılan ölçüler değişmeli ritimlerdir. Daha sonra %23.65'le 6/8'lik ve %20.78'le 2/4'lük ölçülerdir.
Asan Refat'ın kitabında en çok kullanılan 7/8'lik ölçü, Yahya Şerfedinov'un kitabında 4.sırada görülmektedir. Asan Refat'ın kitabında %0.71'le en az kullanılan ölçü, Y.Şerfedinov'da %2.86'ya yükselmektedir.
A.Refat'ta 4/8'lik, 2/2'lik, 3/8, 7/16, 9/4'lük ezgiler bulunmamaktadır.
Türkiye'de TRT Repertuarından karışık olarak seçilen türkülerin usulleri incelendiğinde:
123 türküden 29'unda 4/4'lük, 27'sinde 9/8'lik, 25'inde 2/4'lük usuller kullanılmıştır.
En az kullanılan usuller l'er tane ile ¾'lük, 7/4'lük, 8/8'lik, 12/8'lik ve 18/8'liktir.
Bu konuma göre en çok kullanılan usul 4/4'lük olmaktadır.
Ardından 9/8'lik ve 2/4'lük usuller gelmektedir.
Yüzdelerle ifade edecek olursak: %23.57 ile 4/4'lük en büyük yüzdeyi, %21.95 ile 9/8'lik ikinci büyük yüzdeyi, %20.32 ile 2/4'lük üçüncü yüzdeyi göstermektedir.
Kırım ve Türkiye Halk Müziklerinin usulleri karşılaştırıldığında:
Kırım Ezgilerinde Toplam 628 ezgiden 110 unda değişmeli usuller görülmektedir. Bu ezgiler %17.51'lik bir yüzde elde etmektedir.
Türkiye'de ise incelenen 123 türküde kullanılan usullerde 6 değişmeli %4.87'lik bir pay almaktadır.
Kırım'da sıralamada l. olan değişmeli üsullü yırlar ve kaytarmalar Türkiye'de 5.sıraya gelebilmektedir.
Kırım ezgilerinde 99 ezgiyle %15.76 pay alan ve 2.durumdaki 6/8'lik ezgiler Türkiye türkülerinde ancak 6.sırada yer almaktadır.
Kırım Müziğinde en çok olan diye bilinen 7/8 lik ezgiler 3.sırada ve 93 yırla veya kaytarmayla %14.80'lik bir pay elde edebilmiştir.
Türkiye türkülerinde 7/8'lik ezgiler 5/8'lik ezgilerle %3.25 pay elde ederek 7.sırada gözükmektedir.
Kırım müziğinde %13.05'le 4.sırada olan 2/4'lük ezgiler, Türkiye'de 3.sırada %20.32'lik pay almışlardır.
Türkiye'de halk müziğinde %23.57 ile birinci sıradaki 4/4'lük ezgiler Kırım'da %8.75 ile 7. sıradadır.
Türkiye'de %21.95'le 2. durumdaki 9/8'lik usuller Kırım'da %10.50 ile 5.durumdadır.
Türkiye'de %11.38'lik yüzde ile 4.sırada olan 10/8'lik ezgiler Kırım'da görülmemektedir.
Böylelikle ilk 4'e giren 2/4'lük ezgiler en çok ortak kullanılan usuller olmaktadır.
Kırım ve Türkiye'de ezgileri (Türküler-Yırlar-Kaytarmalar) karar seslerine göre karşılaştırdığımızda:
Kırım Müziğinde %25 ile l.durumda olan re kararlı ezgiler Türkiye'de %3.25'le  4.durumdadır.
Kırım'da %22.32 ile 2. sıradaki mi karar Türkiye'de %1.62 ile 6.sıradadır.
Kırım'da %17.55'le 3.sırada olan sol kararlı ezgiler Türkiye'de %2.43'le 5.sıradadır.
Türkiye'de %78.86 ile l.sıradaki la kararlı ezgiler Kırım'da %7.14 ile 5.sıraya girebilmektedir.
Türkiye'de %7.31'le 2.sıradaki do karar Kırım'da %6.84'le 6.sıradadır.
İki coğrafi bölgedeki ilk 5 içinde birleşen yalnızca re ve la kararlı ezgilerdir. O da ancak sıralama farklarıyla olabilmektedir. Bunun bir nedeni de Kırım Müziğinin farklı tonlarda çalınma alışkanlığının yaygın olması, buna karşılık Türkiye'deki halk ezgilerinin belirli karar seslerinde yoğunlaşması olarak gözlemlenebilir.
Bu konular üzerindeki çalışmalarım devam etmektedir. Ezgi sayıları daha geniş kapsamlı olarak ele alınacak ve sonuçlar ayrıca ilgili yerlerde duyurulacaktır.
Kırım ve Türkiye müzikleri kökeninden gelen akrabalık ve dostluk ilişkileriyle, gelişen ekonomik, kültürel ve sanatsal yaklaşımlarıyla gelecekte daha da yakınlaşacaktır.



NOT: 14.05.1998 Türk Müziği Dernek ve Vakıfları Dayanışma Konseyi'nin düzenlediği Türk Müziğinde Eğitim Sempozyumu'nda bildiri olarak sunulmuş, Kültür Bakanlığı'nın yayınladığı  5.İstanbul Türk Müziği Günleri kitabında yayınlanmıştır.

Kırım Tatarlarının Türkiye'deki Müzik Hayatına Etkileri *


Yrd. Doç. Dr. Zekeriya BAŞARSLAN

Kırım Tatar Türkleri Kırım Hanlığı'nın Osmanlı İmparatorluğu'na bağlanması ile bir çok alanda işbirliğine gittiler. Kırım atlıları Osmanlı'nın yanında savaşıyor, eğitim görüyordu. Müzik ve sanat alanındaki gelişmeler de bundan ayrı tutulamazdı. Bir kısım aydınlar geliyor eğitim görüyor, bir bölümü de Kırım'a geri dönüyordu.
Gerek Anadolu'da kalan gerekse Kırım'da yaşayan, Türkiye'deki müzik hayatına etki eden kişileri elde edebildiğimiz kadarı ile tarihsel sıra içinde sizlere sunmaya çalışacağım.
Abdullah Kırımî, (Kırım, ?— İstanbul, 1590), Türk hattat. Özellikle Kanunî döneminde ünlenen sanatçının, nesih, sülüs ve muhakkak yazılarda başarılı yapıtları vardır. Türk müziği ile ilgilenmiş ve tambur çalmıştır. Kırımî, mir Buhari camisi yakınına gömülüdür 1.
Gazi Giray Han II (1554-3.3.1608), Türk hükümdarı, asker, bestekâr, şair, bilgin ve sazendesi. Taht alan I. Devlet Giray Han'ın oğludur. Bora Gazi Giray Han, Kırım hanlarının en büyüklerinden ve 16. yy. Türkiye tarihinin büyük askerlerindendir. Olağanüstü bir klasik öğrenim ve askeri eğitim görmüştür. Birinci sınıf bir şair ve en büyük Türk bestekarlarından biridir. Bilgin ve sanatkârdır.
Saz semaileri ve peşrevleri ile ünü artmış ve günümüzde eserleri hala çalınmaktadır. Osmanlı mecmualarında kendisinden kısaca "Tatar" diye bahsedilir 2.
Ekrem Karadeniz'in "Türk Musikisinin Nazariye ve Esasları" 3 adlı kitabında bestecisi "Tatar" olarak gösterilen Devrikebir (yürük) Şedaraban Peşrevi, Muhammes (yürük) usulünde Eviç Hûzi Peşrev, Darbeyn (Yürük) Neva Buselik Peşrev ve Muhammes (yürük) Saba Buselik Peşrev'in notaları yer almaktadır.
Hüzzam, Şedd-i Araban, Beyati-Araban, hatta Gülizar, Muhalifi ırak ma kamlarının onun bileşimi olduğu sanılmaktadır. Günümüze 62 eseri gelebilmiştir. Eserlerinden bazıları şunlardır: l) Beyati-Araban Peşrevi, 2) Bevati araban Saz Semaisi. 3) Hüzzam Peşrevi, 4) Hüzzam Saz Semaisi, 5) Mahur Peşrevi 6) Mahur Saz Semaisi (Düyek), 7) Mahur Saz Semaisi (değişmeli), 8) Muhalifi Irak Peşrevi 9) Muhalif-i Irak Saz Semaisi, 10) Şedd-i Araban Peşrevi ve 11) Saz Semaisi, 12) Zengüle Peşrevi ve 13) Saz Semaisi, 14) Zirefked Peşrevi ve Saz Semaisi, 16) Arazbar Peşrevi, 17) Gerdani Peşrevi vel 18) Saz Semaisi Gülizar Peşrevi, 20) Hüseyni Peşrevi, 21) Nişabur Peşrevi, 22) Rast Saz Semaisi Kantemiroğlu notaları arasında Gazi Giray'ın Şûr makamında Hafif Peşrev ve Saz Semaisi de bulunmaktadır. Bu makam günümüzdeki Azeri Türk Müziği'nde kullanılmaktadır 5.
Gazayi mahlasıyla da şiirleri vardır. "Râyete meyl ederiz kaamet-i dil-cû yerine" gazeli Y. Yektay tarafından 1930 yılında Rast makamında bestelenmiştir8
Gazi Giray Han güzel ve canlı şarkılar besteliyor, çeşit çeşit sazları büyük bir başarı ile çalıyordu7 .Yaşadığı yüzyılda bugün dahi kullanabileceğimiz son derece temiz, son derece dinamik, ritmik ve melodik cümleler verilmişti. Bugün onları büyük bir zevkle kullanıyoruz ve Türk Müziğinin ne kadar büyük olduğuna örnekler veriyoruz. Süleymaniye Camii'ne nasıl hayransak, ne kadar eski olursa olsun onun muhteşemliğine, büyük estetik ve dengesine hayranlığımız değişmiyorsa, aynı şekilde Gazi Giray'ın eserleri de takdirimizi toplamaya devam edecektir. Bu eserler derslerde öğrencilere örnek olarak verilecek baş yapıtlardır 9.
Çoban Devlet Giray (?-1629), Mustafa Ahmed adı ile de bilinir. Kırım prensi ve bestekar. 1596'da 2 ay kadar Kırım hanı olan I. Fetih Giray Han'ın oğlu ve Moskova Fatihi Taht alan I. Devlet Giray Han'ın (1551-1577) torunudur. Günümüze gelen eserleri şunlardır: l) Eviç Peşrevi (Darb-l Fetih 4 hane) ve 2)Saz Semaisi, 3) Feth-i Belgrat Peşrevi (Fahte) ve 4) Saz Semaisi, 5) Karcığar Peşrevi (Berefşan), 6) Hüseyni Peşrevi (Evsat, Kevseri'de) 7) Muhalif Peşrevi (Çenber), 8) Rast-ı Sağır Peşrevi (Devr-i Kebir) ve 9) Saz Semaisi, 10) Şehnaz Peşrevi (Çenber) ve 11) Saz Semaisi, 12) Uşşak Peşrevi I (Çenber), 13) Uşşak Peşrevi II (Evsat, 3 hane) ve 14) Saz Semaisi'dir 9.
Ali Ufkî Bey (1610?-1685) Santûrî, bestekâr ve müzikolog. Türk Müziği eserlerini tesbit ederek ilk defa bir nota albümü oluşturmuştur. Kitabında güfteler gibi melodiler de sağdan sola yazılmıştır. Asıl adı Alberto Bobevio Leo-politano Bobowski'dir. 1610 da Lvov'da doğduğu sanılır. IV. Murad döneminde, Kırım Türklerince esir edilip İstanbul'a gönderildiği ve Müslüman olduğu sanılmaktadır10. O zamanki Batı notası ile Türk Musikisine ait yüzlerce saz ve söz eserini yazmıştır. "Mecmü'a-i Saz-ü Söz" adındaki kitabında topladığı bu eserler XV—XVII... Yüzyıla ait yüzlerce Türk Musikisi ürününü unutulmaktan kurtarmıştır. Daha çok halk musikisine ait parçalar yazmıştır. Eserler, makam sırasına göre yazılmıştır. İlk makam Hüseyni'dir. Büyük bir olasılıkla 1640'dan önce Kırımlılarca esir edilip "hezar-fen" (bin hünerli) bir adam olduğu için saraya alınmıştır.
Thadeus Gasztowtt, Ali Ufki Bey'in Türk asıllı olduğu üzerinde durmaktadır (La Pologne et L'Islam, Paris 1907, s. 32). Türk asıllı, yani Lehistan Tatarı olabilir 11.
Abdi Efendi (?— 21.10.1695), Kefeli Derviş Kadı-zade Osman adı ile de bilinir. Türk dinî eserler bestekarı. Kırım'da Kefe'de doğdu. Bursa'da öldü. Deveciler kabristanına gömüldü. Mutî mahlasıyla şiirler söyledi. Bestekâr ve zakir olarak büyük şöhret kazandı. Günümüze ulaşan tek eseri: Uşşak Evsat İlahi: Yüreğime dost derdi vurdu türlü yareler'dir12.
Aşık Ömer (1621—1707). Asıl adı Abdullahoğlu Ömer olan Aşık Ömer. 1621 yılında Kırım'ın Gözleve şehrinde doğmuştur. Medreseye devam etmiş ve yanda bırakmak zorunda kalmıştır. Onbeş yaşından sonra kahvelerde saz çalmaya başladı. Yazdığı şiirleri sazıyla söyledi. Böylece Aşık Ömer olarak her tarafta tanındı. Bir çok saz şairleri ve yırcılar kendisinden ders almak üzere Gözleve'ye akın ettiler 13.
Genç yaşta şöhret kazanan Ömer, bir kaç yıl sonra Dağıstan'a, Azerbaycan'a, İran'a ve Türkiye'ye gitti. Bu memleketlerde sekiz yıldan fazla kaldı. Aşık Ömer'in hangi tarihte Türkiye'ye geldiğini bu gün için bilemiyoruz. Ancak uzun süre kaldığını şiirlerinden çıkarıyoruz 14.
Bestelenen şiirlerinden örnekler vermek gerekirse: Ben sana gönlüm verip de şu cihanda gülmedim (N. Adlim, Karcığar Düyek Şarkı), Can-ü dilden mail oldum bir saçı Leylâ'ya ben (Emin Akan, Rast aksak Şarkı), Elâ gözlerine kurban olduğum (koşma) [S. Kaynak (1895—1961) Hicaz Sofyan Türkü], Ey bâd-ı sabâ sünbül-i reyhanıma değme (N. Pişkin, Hicaz Aksak Şarkı), Ey Çerh-i sitem-ger dil-i nâlâna dokunma (gazel) l) Faik Bey, Nihavent Hafif II. Beste, 2) Medeni Aziz Efendi (1842-1895) Hümayun Türk Aksağı Şarkı, Ey Felek, mecnunuyum Leylâ'yı gözler gözlerim (N. Adlim, Mahur Düyek Şarkı), Şu karşıdan gelen dil ber (Semai) (G. Çeki, Segah Curcuna Şarkı)l5.
Şunu söylemek gerekir ki, Açık Ömer'in yaratıcılığı hakkında ilk bilgiler 1848 yılında Profesör Feliks Dombrovski'nin Petersurg'ta yazılan Asık Ömer isimli makalesinden alındı. Aradan 146 yıl geçtiği halde, bu makalenin önemi devam etmektedir, ilerde yapılacak çalışmalar için tarihi vesikalardan, temel kaynaklardan biri olmaya devam edecektir 16.
Selim Giray Han I (1634-22.12.1705), Kırım hanı Hacı Gazi adı ile de bilinir. 7 padişah devrinde yaşamış 5'i devrinde hanlık yapmıştır. Ana tarafından II. Gazi Giray'ın (1588—1607) torunudur. Selim Giray, dedesinin çeşitli yeteneklerini, bu arada müzik ve bestekârlığını almış, "Selim" mahlası ile şiirler yazmıştır. Bahçesaray'da Selim Giray Han Camii'nde gömülüdür.
Pek çok şair, hattat, bestekâr ve alimi cömertçe himaye etmiştir. Bunların arasında Evliya Çelebi, Hafiz Post, Itrî, Sepetçi-zâde Mehmet Efendi vardır. (Şall Allaahü ale't-tehâmî, Askeri). Şu sabâ Evsat Cumhur İlâhi de onundur:
Kandedir cehl-ile zulmet nefs-i sûbânındandır17.
Gevheri (Kırım, 1650 ? — İstanbul, 1716), Aşık Mustafa adı ile de bilinir. Fuad Köprülü, Gevheri adlı eserinde, kendisine Kastamonu'dan gönderilen bir rivayete yer vermektedir. Bu rivayete göre şairi Kırımlı saydığını söylemektedir. İstanbul'a gelen Selim Giray'a medhiye yazmasının bir dereceye kadar memleketinin Kırım olabileceğini ileri sürmektedir18.
Bestelenmiş şiirleri arasında, Beyaz göğsün bana karşı [S. Kaynak (l895-1961 , Beyati-Araban Curcuna-Düyek Şarkı, Ela gözlü nazlı dilber (Semai) (Dr A. Yavaşça, 1927), Mahur Aksak Şarkı, Ey benim nazlı cananım [A.Çağan(1920-1966), Rast Türk Aksağı Şarkı] sayılabilir19.
Kâmili Efendi (?—6. 2. 1821) Kırımlı Tatar Hafız Ahmed adı ile bilinir. Türk bestekârı. Kırım'dan gelip çocuk yaşlarında Enderun'a alınıp öğrenim gör-dü. Sesinin güzelliği ile adını duyurdu. Hem dini, hem din dışı musikiyi iyi derecede biliyordu 20. En kıdemli kazasker sıfatı ile «reisü'l-ulema » resmi unvanını aldı. Ölümünde Haydarpaşa'ya gömüldü. III. Selim (24.12.1761—28.7. 1808) 'in musiki hocasıdır. III. Selim deha sahibi Türk bestekârlarındandır. 15 makam terkib etmiştir. Günümüze ulaşan 103 eseri vardır 21. Klasik Türk Musiki'nde önemli bir yeri olan III. Selim'in musiki hocası olan Kırımlı Hafiz Ahmed Kâmili Efendi'nin öğrencisinin verdiği bu eserlerdeki katkısı, sanıyorum hiç kimse tarafından yadsınamaz.
Halim Giray (1772—1823) Kırım'da doğmuştur. Vize'de sürgünde iken ölen Şehbaz Giray'ın oğludur. III. Selim döneminde İstanbul'a gelmiş, bir süre sonra Bahadır Giray Han'ın kalgaylığına atanarak Kırım'a gitmiş, sonra tekrar İstanbul'a dönmüştür, İstanbul'da bir süre kaldıktan sonra Çatalca'ya yerleşen Halim Giray, orada 1823 yılında vefat ederek, Ferhat Paşa Camii mezarlığına gömülmüştür. Şarkı ve gazelleri vardır. Eserleri: l) Divan-ı Halim Giray, 2) Gülbün-ı Hanan'dır 22.
Neş'et Molla Bey Giray (1843—1900) Avukat Neyzen Kırimîzâde adı ile de bilinir. Türk bestekârı. Anadolu Kazaskeri Kırımlı-zâde Ahmet Reşit Efendi'nin (ölm. 23. 11. 1863) oğlu ve Kırım Hanları (Giraylar) hanedanınından-dır. Edhem Paşa Türk musikisi repertuarı nota koleksiyonunun en önemli kısmını Paşa'nın ölümünden sonra o satın almıştır. Türk musikisinin hamilerindendi. Fihrist-i Ahlâk ve Kırımî-zâde Mecmuası adlı eseri vardır. Hayli de nota bastırmıştır. Günümüze ulaşan şu iki sarkısı kalmıştır. Hüzzam Yürük Aksak (Gelince bezme mestane, müseddes) ve Nihavent (Neler çekdim zamane dilberinden). Neş'et Molla Bey Türk avukatlarının pîri sayılmaktadır 23.
Leylâ Saz (1850—6. 12. 1936) Türk kadın şarkı bestekârı, şair ve edebiyatçısı. Dedesi ve annesi tarafından Kırımlı'dır. İstanbul'da doğdu. Müzisyenliği, şairliğinden üstündür. Ölümünden üç yıl önce « Saz » soyadını almıştır. Mezarı Edirnekapısı Şehitliği'ndedir. Leylâ Hanım, Arapça, Farsça, Fransızca ve Rumca biliyordu. Doğu ve Batı kültürlerinin içinde yetişti. Dilhayat Kalfa'dan sonra, Türk Musikisi'nin şöhret sahibi ikinci kadın bestekârı oldu. Piyano çaldığı için Batı Musikisi'ne de açıktı. 200 den fazla şarkı besteledi. Bunların notaları yandığı için dörtte biri kadarı günümüze gelebildi. Günümüzdeki eserleri: 46 Şarkı, l Türkü, 5 Marştan ibaret 52 parçadır. 9 defa Hicaz, 7 defa Hicazkâr. 4'er defa Hüzzam, Suzidil, Suzinak makamlarını kullanmıştır. Leyla Hanım'ın eserlerinden olan 5 Marş özellikle bir bayan tarafından meydana getirildiği için önemlidir, l Vatan Marşı (Sen anamızsın vatan), 2 Tararruf Marşı, 3 Hicazkar Milli Marş, 4 Hicaz Marş (Yaslı gittim. Şen geldim, Samih Rifat), 5 Nihavend Nim Sofyan Marş (Düşman çok hile kurdu, 1922) 24.
Orhan Tanrıkulu (22. 2. 1937—19. 3. 1989) Türkiye'nin yetiştirdiği en iyi orkestra şeflerindendir. Annesi tarafından Kırımlı olan ve Türkiye'nin en büyük sopranolarından Kırım Sudak doğumlu Remziye Alper ile evlenmiş olan Tanrıkulu. Kırım Türk müziğinin nadide parçalarını klasik orkestra için düzenlemek ve bunlardan albümler yapmayı planlıyordu. Ne yazık ki, bunu gerçekleştiremedi. "Karaker atım", "Karşıdan kördüm seni", "Elmas" adlı Kırım halk yırlarını orkestra ve piyano için düzenledi25.
§
Günümüzde Türkiye'de yaşayan ve geniş halk kitleleri tarafından tanınan Kırım kökenli sanatçılar arasında: orkestra Şefi Gürer Aykal, soprano Remziye Alper, Türk Sanat Müziği'nde Nesrin Sipahi ve Sami Aksu, Türk Halk Müziği'nde Yıldız Ayhan. Arabesk adı verilen fakat kendisinin bu ismi kabul etmediği tür'de bestekâr ve yorumcu Orhan Gencebay. Türk Hafif Müziği ya da pop müzikte Erol Büyükburç, Esin Engin, Ulvi Kırımlı, Ozan Orhon.
Sinema sanatçıları: Cüneyt Arkın (Fahreddin Cüreklıbatur), Kartal Tibet, Suzan Avcı, Aydan Şener, Zihni Göktay, Meral Konrat, Türkiye'de tanınan yazar Cengiz Dağcı, Afet Ilgaz ve şu anda isimlerin; yazamadığımız ya da henüz öğrenemediğimiz müzisyen ve sanatçılarla birlikte kendi dallarında Türkiye'de tanınmışlar ve birer ekol olmuşlardır.
Gerek Osmanlı döneminde, gerekse Türkiye Cumhuriyeti döneminde Kırım'la olan ilişkiler, göçler, bestekârlar ve eserleri Kırım Tatarları'nın Türkiye'deki müzik hayatına etkilerini gözler önüne sermektedir.
Müzik ve sanat dünyasındaki günümüzdeki isimler ise bu etkinin bitmediğini ve her alanda gelişerek devam ettiğini göstermektedir.
Gelecek günler Kırım ve Türkiye'yi daha da yakınlaştıracaktır.

Sempozyum Bildirisi : (Köstence , 17-20 Kasım 1994)
Originea Tãtarilor - Locul lor în România şi în lumea Turca / Tatarların Kökeni - Romanya'da ve Türk Dünyasındaki Yeri / (The Origin Of The Tatars - Their Place in Romania and in The Turkish World) - Editura Kriterion Bükreş,1997 sf.257-262
1 "Abdullah Kırımî", Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi. Cilt l, İstanbul Inter-
press Basın ve Yayıncılık, 1992
2 Y. Öztuna, « Gazi Giray Han II », Büyük Türk Musikisi Ansiklopedisi, Cilt l, Ankara :
Kültür Bakanlığı Yayınları, 1990.
3 E. Karadeniz, Türk Musikisinin Nazariye ve Esasları, Ankara. Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, [t.y.], s., 285—609
4 T. Kayan, «Gazi Giray Han ve Müzisyenliği Üzerine Dr. Selahattin İçli ile Bir Emel
Dergisi, S, 174 (Eylül-Ekim, 1989), s, 27—28.
5 Öztuna, Cilt 2, s. 363.
6 Öztuna, Cilt 2, s. 552.
7 I. H. Ertaylan, Gazi Geray Han, İstanbul: Kırım Türkleri Yardımlaşma Cemiyeti 1958,
s. 64.
8 Kayan, s. 28.
9 Öztuna, Cilt l. s. 203.
10 «Ali Ufki Bey», Thema Larousse Tematik Ansiklopedi, Cilt 6, [y.y.]. Milliyet
Gazetecilik A. Ş., 1993-1994.
11 Öztuna, Cilt l, s., 54—55.
12 Öztuna, Cilt l, s. 10.
13 M. Ülküsal, Kırım Türk-Tatarları, İstanbul l980,s. 262— 263.
14 Ş. Elçin, Aşık Ömer, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1987, s, 5.
15 Öztuna, Cilt 2, s. 570.
16 R. Fazıl, Aşık Umer, Taşkent: Gafur Gulam Adına Edebiyat ve Sanat Neşriyatı
1990; s. 6.
17 Öztuna, Cilt 2, s. 283.
18 Ş. Elçin, Gevheri Divânı, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı MIFAD Yayınları 56,
1984, s., 11—12. Ş. Elçin, Gevheri. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları:
821, l987. s. 2.
19 Öztuna, Cilt. 2, s. 552.
20 Öztuna, Cilt l, s. 420. 21 Öztuna, Cilt 2, s. 279.
22 R.Toparlı, M.S. Çöğenli (haz.), Divan-i Halim Giray, Erzurum: Atatürk Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, 1991.
23 Öztuna, Cilt 2, s. 107.
24 Öztuna. Cilt 2, s. 264—267.
25 Z. Karatay, «Orhan Tannkulu», Emel Dergisi, S. 173 (Temmuz-Ağustos, 1989),s. 34.