‘Yalıboyu’ – ‘Çöl’ Ayrımı |
15 Mart 2014 Cumartesi
12 Mart 2014 Çarşamba
Köstence
Köstencenin uydudan görünümü |
Asılları Kırım'dan göç eden Kırım Tatarlarına dayanan Romanya Tatarlarının bölgeye gelmeleri, Kırım’ın Rusların eline geçmesi ve bölgede yaşanan savaşlarla örtüşür. Kırım Hanlığı’nın 1774 Küçük Kaynarca Anlaşması ile önce Osmanlı Devleti’nden bağımsız hale getirilmesi ve daha sonra bir oldu bitti ile Rusya’ya ilhakı süreci 1780’lerden itibaren Kırım’dan ilk kitlesel göçü başlatan olaylar silsilesinin ilk halkası olmuştur. Bu ilk göçler 1790’lı yılların başına kadar sürer. Yaş Anlaşması ile sonlanan Osmanlı-Rus Savaşı da göçleri devam ettiren bir unsur olur.
Bu göçlerin büyük bir kısmı Dobruca’ya yapılmıştır. Dobruca 1878 yılında Romanya’ya katılıncaya kadar Kırım Tatarları tarafından “Ak Topraklar” olarak tanımlanan vatan topraklarının en esaslı parçasıdır. Bu ilk kitle göçü dalgası ile birlikte Dobruca’da Kırım Tatar kolonisi meydana gelmeye başlar.Daha sonra 1806’da başlayıp 1812’de Bükreş Anlaşması ile biten Osmanlı-Rus Savaşı da yeni bir göç kafilesi getirir Dobruca’ya.. Önceleri Dobruca’nın Rus işgaline uğraması soydaşlarımızı tedirgin ederse de Napoleon Bonaparte’ın Rusya’ya saldırması göçü kolaylaştırır. Ağır kış şartları Tatarların Dobruca’ya göçlerini engelleyemez.
Sonraki göçler yine bir Osmanlı-Rus Savaşı ile gerçekleşir. Rusların Tuna’yı aşıp Edirne’ye kadar geldikleri 1828 savaşı yeni bir göç kafilesini daha yola çıkarır Kırım’dan Dobruca’ya doğru..
En büyük kitle göçü ise 1856’dan itibaren gerçekleşir. Bu yılda Osmanlı Devleti Rusya’ya karşı bir ittifak savaşı (Fransa-İngiltere ve sonradan Sardunya’nın katılımı ile) yapar ve kazanır. Büyük bölümü Kırım’daki Akyar (Sivastopol) limanı çevresinde yapıldığı için “Kırım Savaşı” olarak anılan ve uzun süreden sonra Rusların hezimeti ile sonuçlanan savaş Kırım’dan Dobruca’ya ve Anadolu’ya olan göçleri sel haline getirir.Kaliakra ve Köstence vilayetleri neredeyse birer Tatar vilayeti haline döner. Mecidiye gibi büyük kasabalar ve yeni yeni köyler bu göçte gelenleri iskân etmek için kurulur. Osmanlı’nın ilk göç nizamnamesi Bu göçleri yerleştirmek için kaleme alınır. Bölgenin nüfusu artık, %70’e yakın oranda Müslümanlardan meydana gelmektedir. Bugün Bulgaristan sınırları içinde kalmış olan Balçık iskelesi muhacirleri taşıyan gemilerle dolup taşmaktadır. Mangalya ve Pazarcık kasabaları da birer Tatar kasabası hüviyetine bürünürler.
Dobruca bu yeni göçlerle yepyeni bir çehreye bürünmeye başlamıştır. Ziraat ve ticarette hatırı sayılır oranda genişleme görülür.
Yaklaşık on yıl devam eden bu Osmanlı yönetimindeki “Ak Toprak Dobruca” hayatı en dehşetli Osmanlı-Rus Savaşı ile sona erer. Tarihimize “93 Harbi” olarak geçen 1877-1878 savaşı ile Osmanlı Tuna’dan ve Dobruca’dan çekilir. Rusya ile Romanya arasında kısa süren bir gerginlikten sonra Dobruca Romanya’ya katılır. Soydaşlarımız için yine ve yeniden başka bir memleketin tebaalığı dönemi başlar.
Bu yeni devir pek çok sıkıntıyı beraberinde getirir. 1881 yılında Romanya Devleti tarafından çıkarılan “Dobruca Entegrasyon Kanunu” Dobruca Tatarları için yeni sıkıntıların yaşanacağı bir dönemi başlatır. En büyük sıkıntıları, kendilerine verilmiş olan toprakların tapularının olmaması ve de gerekli beyannameleri zamanında ve doğru olarak verememekte yaşarlar. Bu gibi teknik problemler yüzünden soydaşlarımızın pek çoğu topraklarını kaybederler. Toprakların yeni sahipleri olarak bölgeye Romanya’nın diğer bölgelerinden getirilen Romenler yerleştirilir.
Mülklerin kaybeden Kırım Tatarları tekrar göç yollarına düşerler. Hedefleri artık son kale Anadolu’dur. Dobruca’daki Müslüman oranı hızla azalır. Ancak buraya getirilen Romenler nedeniyle Dobruca’nın nüfusu da hızla artar.
1878-1912 yılları arasında Romanya’nın ortalama nüfus artışı %19 olarak gerçekleşir. Müslümanların yoğun göçleri nedeniyle Dobruca’nın nüfusunun bu ortalamanın çok çok altında kalması beklenirken tam tersi olur. Bu dönemde Dobruca şehirlerinin nüfusu yukarıda söylediğimiz gibi deyim yerindeyse patlar. Mesela Köstence’nin nüfusu % 81, Mangalya’nın nüfusu % 30, Boğazköy’ün nüfusu % 159, Mecidiye’nin nüfusu % 91 gibi ortalamanın çok üzerindeki miktarlarda artmıştır.(1)
Romanya Tatarları Köstence'nın 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) ile Türklerin elinden çıkmasıyla birlikte Rusların baskı ve yıldırma politikalarıyla bunalan Tatarların çoğu Türkiye'ye göçmüştür. 1876-77, 1914-18, 1935-37 yılları arasında yoğunlaşan bu göçlerden arta kalanlar Günümüzde azınlık teşkil ederler(2)
Bu göçlerin büyük bir kısmı Dobruca’ya yapılmıştır. Dobruca 1878 yılında Romanya’ya katılıncaya kadar Kırım Tatarları tarafından “Ak Topraklar” olarak tanımlanan vatan topraklarının en esaslı parçasıdır. Bu ilk kitle göçü dalgası ile birlikte Dobruca’da Kırım Tatar kolonisi meydana gelmeye başlar.Daha sonra 1806’da başlayıp 1812’de Bükreş Anlaşması ile biten Osmanlı-Rus Savaşı da yeni bir göç kafilesi getirir Dobruca’ya.. Önceleri Dobruca’nın Rus işgaline uğraması soydaşlarımızı tedirgin ederse de Napoleon Bonaparte’ın Rusya’ya saldırması göçü kolaylaştırır. Ağır kış şartları Tatarların Dobruca’ya göçlerini engelleyemez.
Sonraki göçler yine bir Osmanlı-Rus Savaşı ile gerçekleşir. Rusların Tuna’yı aşıp Edirne’ye kadar geldikleri 1828 savaşı yeni bir göç kafilesini daha yola çıkarır Kırım’dan Dobruca’ya doğru..
En büyük kitle göçü ise 1856’dan itibaren gerçekleşir. Bu yılda Osmanlı Devleti Rusya’ya karşı bir ittifak savaşı (Fransa-İngiltere ve sonradan Sardunya’nın katılımı ile) yapar ve kazanır. Büyük bölümü Kırım’daki Akyar (Sivastopol) limanı çevresinde yapıldığı için “Kırım Savaşı” olarak anılan ve uzun süreden sonra Rusların hezimeti ile sonuçlanan savaş Kırım’dan Dobruca’ya ve Anadolu’ya olan göçleri sel haline getirir.Kaliakra ve Köstence vilayetleri neredeyse birer Tatar vilayeti haline döner. Mecidiye gibi büyük kasabalar ve yeni yeni köyler bu göçte gelenleri iskân etmek için kurulur. Osmanlı’nın ilk göç nizamnamesi Bu göçleri yerleştirmek için kaleme alınır. Bölgenin nüfusu artık, %70’e yakın oranda Müslümanlardan meydana gelmektedir. Bugün Bulgaristan sınırları içinde kalmış olan Balçık iskelesi muhacirleri taşıyan gemilerle dolup taşmaktadır. Mangalya ve Pazarcık kasabaları da birer Tatar kasabası hüviyetine bürünürler.
Dobruca bu yeni göçlerle yepyeni bir çehreye bürünmeye başlamıştır. Ziraat ve ticarette hatırı sayılır oranda genişleme görülür.
Yaklaşık on yıl devam eden bu Osmanlı yönetimindeki “Ak Toprak Dobruca” hayatı en dehşetli Osmanlı-Rus Savaşı ile sona erer. Tarihimize “93 Harbi” olarak geçen 1877-1878 savaşı ile Osmanlı Tuna’dan ve Dobruca’dan çekilir. Rusya ile Romanya arasında kısa süren bir gerginlikten sonra Dobruca Romanya’ya katılır. Soydaşlarımız için yine ve yeniden başka bir memleketin tebaalığı dönemi başlar.
Bu yeni devir pek çok sıkıntıyı beraberinde getirir. 1881 yılında Romanya Devleti tarafından çıkarılan “Dobruca Entegrasyon Kanunu” Dobruca Tatarları için yeni sıkıntıların yaşanacağı bir dönemi başlatır. En büyük sıkıntıları, kendilerine verilmiş olan toprakların tapularının olmaması ve de gerekli beyannameleri zamanında ve doğru olarak verememekte yaşarlar. Bu gibi teknik problemler yüzünden soydaşlarımızın pek çoğu topraklarını kaybederler. Toprakların yeni sahipleri olarak bölgeye Romanya’nın diğer bölgelerinden getirilen Romenler yerleştirilir.
Mülklerin kaybeden Kırım Tatarları tekrar göç yollarına düşerler. Hedefleri artık son kale Anadolu’dur. Dobruca’daki Müslüman oranı hızla azalır. Ancak buraya getirilen Romenler nedeniyle Dobruca’nın nüfusu da hızla artar.
1878-1912 yılları arasında Romanya’nın ortalama nüfus artışı %19 olarak gerçekleşir. Müslümanların yoğun göçleri nedeniyle Dobruca’nın nüfusunun bu ortalamanın çok çok altında kalması beklenirken tam tersi olur. Bu dönemde Dobruca şehirlerinin nüfusu yukarıda söylediğimiz gibi deyim yerindeyse patlar. Mesela Köstence’nin nüfusu % 81, Mangalya’nın nüfusu % 30, Boğazköy’ün nüfusu % 159, Mecidiye’nin nüfusu % 91 gibi ortalamanın çok üzerindeki miktarlarda artmıştır.(1)
Romanya Tatarları Köstence'nın 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) ile Türklerin elinden çıkmasıyla birlikte Rusların baskı ve yıldırma politikalarıyla bunalan Tatarların çoğu Türkiye'ye göçmüştür. 1876-77, 1914-18, 1935-37 yılları arasında yoğunlaşan bu göçlerden arta kalanlar Günümüzde azınlık teşkil ederler(2)
Azınlıklar | 1853 | 1913 | 2002 |
---|---|---|---|
Tümü | 5,204 | 27,201 | 310,471 |
Romen | 279 (%5,4) | 15,663 (%57,6) | 286,332 (%92,2) |
Tatar | 1,853 (%35,6) | 277 (%1) | 8,274 (%2,8) |
Yunan | 1,542 (%29,6) | 3,170 (%11,6) | 546 (%0,17) |
Türk | 104 (%2,9) | 2,451 (%9) | 9,018 (%2,9) |
Bulgar | 342 (%6,5) | 940 (%3,4) | 48 (%0,01) |
Yahudi | 344(%6,6) | 1,266 (%4,6) | 44 (%0,01) |
Roman | 127 (2,4) | n/a | 2,962 (%0,95) |
Köstence tipik olarak Akdeniz iklimi benzeri olup farklı dört mevsim içerir.
Yazlar sıcak kurak ve güneşli Temmuz sıcaklık ortalaması 23 °C'dir. Karadeniz'in ılıman etkisinden dolayı Köstence, iç bölgelerde sıkca bulunan sıcak günleri nadiren yaşar. (2)
________________________________________________________________________
(1) C.KARASU - Fikirde Birlik - Sayı: 13
(2) Vikipedi10 Mart 2014 Pazartesi
Kırımdaki Şehirler -Kerç-
Tatarcada 'Keriç' ya da 'Keriş' olarak şehir, Azak Denizi ile Karadenizi birbirine bağlayan boğazın -Kerç boğazının- batısına kurulmuştur. İlk ve Ortaçağ boyunca, su yollarını birleştiren önemli bir ticari yol işlevi gören şehir, Antik çağdaki Bosporos Krallığı'nın başkenti olmuştur.
Peçenek ve Kıpçak hakimiyetinin ardından Cengiz İmparatorluğu’na tabi olan şehir, daha sonra Altın Orda devletinin sınırları içinde kaldı. Tüccar Cenevizliler 1318’de her yıl vergi vermek şartıyla hakim oldukları Kerç'te Cherkio / Cerchio adı altında bir konsüllük kurdu (14. yy - 15. yy). 1475’te Osmanlı Donanması tarafından Ceneviz ticaret limanı ve konsüllük fethedildi, daha sonra Kefe sancağına bağlandı.(1)
Şehir, Ceneviz yapısı olan Kerç Kalesi çevresinde gelişmiştir. Evliya Çelebi; uzunluğu 1.000 adım olan Kerç Kalesi’nin içinde Sultan Beyazit Veli Camii’nin dışında, 200 kagir yapı, bir hamam, oniki dükkan ve bir adet kilisenin bulunduğunu belirtmekteydi. “Dış kale, deniz kenarında bir körfez kucağında, büyük bir liman ağzında dört köşeli, taş yapı bir kale idi ve çoğunlukla burada gayr-ı müslimler oturmaktaydı."(1)
Evliya Çelebi'nin Kerç hakkında belirttiği diğer bilgiler ise şu şekildedir; «Banisi Ceneviz frengi'dir, Sultan Bayezid-i Velî, Gedik Ahmet Paşa eliyle feth etmiştir. Bu Kerç Kalesi içinde ancak Sultan Bayezid-i Velî Camii var. Tarz-ı kadîm kiremit örtülü bir eski mabeddir. Mihrabının dışında yol üzre camiin sol köşesinde beyaz dörtköşe mermer kitabe tarihi 843 (1439?) dur. Minaresi büyük bir depremde yıkılıp vakıf tarafından yenilenmiş olup alttan bir adam yüksekte celi kitabe tarihi: 1007 (1598) de Murad Han kızı Hatice Hatun tamir ettirdi. Bu cami tarafında içkale var. Batıya bakan küçük demir kapısındaki kitabe : Sultan Mehmet Han ibn Murad Han zamanında 889 (1485?) de yapıldı. Büyük kapının dışında mamur varoşda hendek kenarında Mustafa Çelebi Camii, 995 (1586) Cemaziyelahir'de hayır sahibi Mustafa Çelebi yaptırdı. Kurşun kaplı yüksek kubbeli bir camidir.» (1)
17. yy başlarında artan Rus saldırılarına karşı Kerç boğazını ve şehri korumak için 1703 yılında Kerç şehrinin 10 km kuzeydoğusunda Akıntı Burnu mevkiinde büyük bir kale yapılmıştır (Yenikale). (1)
Kerç Kırım Savaşı ve 2. Dünya Savaşı yıllarında büyük hasara uğramıştır. 2. Dünya Savaşı'nda Mayıs 1942 ile Nisan 1944 yılları arasında Kerç Almanlar tarafından işgal edildi. Bu zaman zarfında kentteki tüm Yahudiler katledildi. Kentte çetin savaşlar meydana geldi.(1)
Kerç görüntüsü 1839, Ivan Aivazovsky |
Kıyılarında tuzlu bataklılar vardır. Demir cevheri ve doğal gaz çıkarılır. Demir madenciliği, tersanecilik, balıkçılık, pamuk işleme, konservecilik, tütüncülük, metalurji, değerli taş işlemeciliği, dericilik, çimento, bira üretimi, arıtılmış su, kireç, mum ve sabun üretimi ve değirmencilik önemli yerel sanayi dallarıdır.
Kerç Kalesi |
_______________________________________________________________
(1) vatankirim.net
9 Mart 2014 Pazar
gamalı haç ve kızıl yıldız arasında
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 4
Bölüm 7
Kırım ve Türkiye Halk Müziklerinin Etkileşimi ve Karşılaştırılması *
*Zekeriya BAŞARSLAN
Kırım;
Karadeniz'in kuzeyinde neredeyse dört tarafı denizlerle çevrili denebilecek bir
yarımadadır. Kuzey Karadeniz'de yer alır.
Türkiye
ise, Güney Karadeniz'i oluşturur. Gerek deniz yoluyla gerekse Romanya,
Bulgaristan üzerinden ya da Kafkaslardan Türkiye ile yüzyıllarca süren
birliktelikler yaşanmıştır.
Osmanlı
arşivlerine göre 1700'lü yılların sonunda Kırım'dan Anadolu'ya göçen 500.000
kişiden 300.000 'i Anadolu'ya ulaşmıştır.
Zaten
Rus belgelerine göre; 1774-1783 yılları arasındaki 9 yılda karışıklıklar
yüzünden memleketini terk ederek Türkiye'ye sığınan halkın 200.000 ile 300.000
arasında olduğu belirtilmektedir .
Yalnızca
218 yıl önce Türkiye'ye göç eden 300.000 Kırımlı olduğu ve sonraki yıllarda bu
göçün sürdüğü düşünülürse Türkiye'de Kırım kökenli azımsanamayacak bir nüfus
olduğu düşünülebilir. Böylece özellikle Türkiye'deki etkileşim kaçınılmaz
olmaktadır.
1621-1707
yılları arasında yaşamış olan Âşık Ömer (Abdullahoğlu Ömer) Kırım'ın Gözleve
şehrinde doğmuştur. Genç yaşta şöhret kazanan Ömer daha sonra Dağıstan'a,
Azerbaycan'a İran'a ve Türkiye'ye gitti . Türkiye'de birçok şiiri bestelendi.
Kırım ve Türkiye'nin ortak benimsediği âşıklardan biri oldu.
Gevheri
Kırım'da 1650 ? Yılında doğdu 1716'da İstanbul'da vefat etti . Ortak halk
şairleri arasında yer alır.
Ortak
çalışmaların büyük bir bölümü klasik Türk Musikisinin içinde yer almıştır.
Klasik
Türk Müziğinin etkisi halk ezgilerini çalanlara da yansımış, taksim ve
peşrevler oluşturularak düğün(toy)lerden önce çalınmıştır .
Komalı
sesler Kırım Müziği'nde görülmemektedir. En azından nota yazımlarında.
Türkiye'de
notalandırılan Kırım asıllı ezgilerde ise iki komalık si bemol kullanılmıştır.
TRT Repertuarına giren Boztorgay ve yayınlarda yer alan Türkiye'deki köylerde
derlenen ezgilerde bu görülmektedir.
Türkiye'de;
Yıldız Ayhan, Nesrin Sipahi, Nezahat Bayram, Zekeriya Başarslan, Ulvi Kırımlı,
Rahmi Oruç Güvenç, Müjgân Akcollu, Akbikey, Filiz Tram, Şükriye Tutkun,
Yasemin, Gurup Laçin, ve adını şu anda sayamadığımız kişiler; plak, kaset, TV,
radyo v.b. yayın yolu ile Kırım Müziği'nin Türkiye'de yayılmasına katkıda
bulunmuşlardır.
Kırım
ve Türkiye halk çalgıları temelde benzer çalgılardır. Kaval, Çubuklu Davul,
Dare, Saz, Santır, dümbelek (ikili ve çubuklu), Zurna, Tulum Zurna, Kemançe,
Kırım halk çalgıları olarak gözükmektedir. Günümüzde ise bu konu üzerinde
durulması gereken bir olgudur.
Göçler
ve yaşama mücadelesi sonucu aradan geçen yıllar Kırım halk çalgılarından
uzaklaşılmasını ve batı çalgılarının yerleşmesini sağlamıştır.
Oysa bu çalgıların yanında halk çalgılarının
da işlevini yerine getirmesi gerekmektedir. 1991 yılında Kırım'da
gerçekleştirilen İsmail Gaspıralı Konferansı'nın son gününde Akmescit (Simferopol)
Müzikal Tiyatrosu'nda düzenlenen konserde bağlama ve orkestra eşliğinde Kırım
ezgilerini seslendirdim. Türkiye'den getirdiğim bir bağlama'yı Kırım Ansamblı
yetkililerine sahnede takdim ettim. Bu bağlama çok uzun yıllardır Kırım'da
görülmeyen çalgımızın yeniden yeşermesinin başlangıcı olarak Kırım Müzik
Tarihi'ne geçti.
Tarihi'ne geçti.
Kırım
ve Türkiye'de varyantları olan ezgileri incelediğimizde:
'Kok
Koz Bayar' adlı yır 'Yanra Kaytarma' kitabında 4/4 'lük usulde fa'dan
başlıyor, re'de karar veriyor. Hiçbir değiştirme işareti almıyor.
Eskişehir'de
derlenen aynı ezgi 4/4'lük usulde ince do'dan başlıyor, la'da karar veriyor. Si
bemol 2 değiştirme işareti alıyor . Ezgi içinde triyole var, Kırım'daki ezgide
yok. Eskişehir'de derlenen ezgi 'Köy Aldında Kök Saray' başlığını alıyor.
Kırım'daki yırın son sözü başa geçmiş. Kırım Tatar Yırları kitabında
Kurban Bayram Gecesi türküsü 2/4 lük usulde fa diyez, do diyez, sol diyez,
arızalı fa diyez'de başlayıp çıkıcı-inici özellik gösteren ve fa diyezde karar
veren bir yırdır.
Elif
Dedim Be Dedim adlı türkü Kırım'da, usulsüz serbest olarak uzatmalı notalı
yazılmış. Kalın si ile başlıyor, mi ile sona eriyor. Çıkıcı-inci özellik
gösteriyor. Ezgi içinde re diyez ve sol diyez var. Son kısmında küçük notalarla
bağlantı müziği olarak yazılmış bölüm ¾'lük ölçü ile başlayıp 4/4'lük, 2/4'lük,
3/4'lük ve 4/4'lük olarak son buluyor.
Oysa, Eskişehir'de
derlenen 'Elif Dedim Be Dedim' türküsü 9/8'lik olarak yazılmış. Si bemol ve mi
bemol değiştirme işaretlerini almış. Si sesinden başlıyor, inici-çıkıcı-inici
seyirle 're'de karar veriyor.
Kırım'da; 'Elif dedim be dedim aman
Yarem sana ne dedim
Akan sular mürekeb olsa
Yazılmaz benim derdim' olan sözler
Türkiye'de; 'Elif dedim be dedim (aman)
Kız ben sana ne dedim?
Kuş kanadından kalem olsa(aman)
Yazılmaz benim derdim' sözleri değişiklik gösteriyor.
Yine ortak türkülerden; Gidin Bulutlar, Konma Bülbül, Sabahın Seher Vaktında, Osman Paşa v.b. yırlar yer almaktadır.
Kırım'da; 'Elif dedim be dedim aman
Yarem sana ne dedim
Akan sular mürekeb olsa
Yazılmaz benim derdim' olan sözler
Türkiye'de; 'Elif dedim be dedim (aman)
Kız ben sana ne dedim?
Kuş kanadından kalem olsa(aman)
Yazılmaz benim derdim' sözleri değişiklik gösteriyor.
Yine ortak türkülerden; Gidin Bulutlar, Konma Bülbül, Sabahın Seher Vaktında, Osman Paşa v.b. yırlar yer almaktadır.
'Kırım
Tatar Yırları' kitabında 79 türkü başlığı ile ezgiler yer almaktadır.
Bunlardan; Aydagül, Kınalı Parmak, Şu Yalta'dan, Yüksek Minare, Karga, Üç
Karanfil, Yazga çıksam, Kalaylı kazan, Dagdan Endi Bir Kuzu, Çipiyim, Elmas
gibi yırlar Türkiye'de bilinmektedir.
Eskişehir
Bölgesi Türküler l adlı kitapta 5 türkü Eskişehir il sınırları içinde
yerleşmiş Kırım kökenlilerden derlenilmiştir. Sekırıp Şıktım Bahşaga,
Körünmüysün Közüme, Al Atayım Men Bir Taş, Kıymazım, Yarimin Şapkası bu
türkülerin isimleridir.
Yine
Kırım'da 6/8'lik usulde yazılmış si bemol ve mi bemol değiştirme işaretlerini
almış, fa sesinde başlayıp sol sesinde karar vermiş olan Bostorgay isimli yırın
değeri en küçük notası sekizliktir. İlk üç notası ise fa, sol, la'dır.
Oysa
TRT repertuarında yer alan Boztorgay adlı türkü 2 komalık si bemol almakta, mi
sesinden başlayıp la sesinde karar vermekte, en küçük nota değeri onaltılık
olmakta, ilk üç notası ise; mi, mi, fa diyez olarak başlamaktadır.
Yine
TRT repertuarında, Kınalı Parmak Cez Tırnak, Kırımdan Gelirim adlı türküler de
yer almaktadır. Muzaffer Sarısözen'in Emin Bektöre'den Eskişehir'de 5.7.1949
yılında derlediği Ağır Oyun (Ey anaylar, anaylar), Kaytarma Havası, Horan,
Varirac, Sözsüz Kaytarma , geçen yıllar içinde gerekli şekilde yayınlarda
kullanılamamıştır.
Kırım
oyun havalarının çoğuna tür olarak verilen ad olan Kaytarma ilk bölümü dokuzlu
tartımı ve figürleriyle iyiden iyiye bir zeybek oyunudur. Yedili bölüm tam bir
Karadeniz havası'dır. Üçüncü bölüm ise karşılamayı andırır.Trakya, Giresun ve
Ordu oyunlarını düşündürür .
Kırımlı
kızlar İstanbul türkülerinden de öğrenerek çalıp söyleyip oynarlardı. Robert
Lach'ın Kırımlı tutsaklardan notaya alıp Viyana'da bastırdığı defterlerde bu
İstanbul havalarından da vardır .
Kırım
Halk Müziği'nde usulleri incelediğimizde:
Asan
Refat'ın hazırladığı Kırım Tatar Yırları kitabındaki notalarda birinciliği
%17.92'lik bir oranla 7/8'lik ölçüler, ikinci büyük yüzdeyi ¾'lük ve değişmeli
ölçüler birlikte, üçüncü %12.90'lık yüzdeyle 4/4'lük ve %11.82 ile 9/8'lik
ezgiler yer alıyor. Böylece bu kitaptaki notalara ve ölçülere göre; en çok
7/8'lik ezgiler kullanılmış. En az kullanılan ölçüler ise %0.71 ile 5/8'lik
ezgilerdir.
Yahya Şerfedinov'un Yanra Kaytarma kitabındaki
notalarda ise %25.08'lik yüzdeyle değişmeli ritimli 70 ezgi bulunmaktadır.
İkinci %23.65'le 6/8'lik 66 ezgi, üçüncü %20.78'le 2/4'lük 58 ezgi
sıralanmaktadır. En az kullanılan ölçüler 2/2, 7/16, 8/8 ve 9/4'lük ezgiler
%0.03'lük oranla birer ezgi
bulunmaktadır. En çok kullanılan ölçüler değişmeli ritimlerdir. Daha sonra %23.65'le 6/8'lik ve %20.78'le 2/4'lük ölçülerdir.
bulunmaktadır. En çok kullanılan ölçüler değişmeli ritimlerdir. Daha sonra %23.65'le 6/8'lik ve %20.78'le 2/4'lük ölçülerdir.
Asan
Refat'ın kitabında en çok kullanılan 7/8'lik ölçü, Yahya Şerfedinov'un
kitabında 4.sırada görülmektedir. Asan Refat'ın kitabında %0.71'le en az
kullanılan ölçü, Y.Şerfedinov'da %2.86'ya yükselmektedir.
A.Refat'ta
4/8'lik, 2/2'lik, 3/8, 7/16, 9/4'lük ezgiler bulunmamaktadır.
Türkiye'de
TRT Repertuarından karışık olarak seçilen türkülerin usulleri incelendiğinde:
123
türküden 29'unda 4/4'lük, 27'sinde 9/8'lik, 25'inde 2/4'lük usuller
kullanılmıştır.
En
az kullanılan usuller l'er tane ile ¾'lük, 7/4'lük, 8/8'lik, 12/8'lik ve
18/8'liktir.
Bu
konuma göre en çok kullanılan usul 4/4'lük olmaktadır.
Ardından
9/8'lik ve 2/4'lük usuller gelmektedir.
Yüzdelerle
ifade edecek olursak: %23.57 ile 4/4'lük en büyük yüzdeyi, %21.95 ile 9/8'lik
ikinci büyük yüzdeyi, %20.32 ile 2/4'lük üçüncü yüzdeyi göstermektedir.
Kırım
ve Türkiye Halk Müziklerinin usulleri karşılaştırıldığında:
Kırım
Ezgilerinde Toplam 628 ezgiden 110 unda değişmeli usuller görülmektedir. Bu
ezgiler %17.51'lik bir yüzde elde etmektedir.
Türkiye'de
ise incelenen 123 türküde kullanılan usullerde 6 değişmeli %4.87'lik bir pay
almaktadır.
Kırım'da
sıralamada l. olan değişmeli üsullü yırlar ve kaytarmalar Türkiye'de 5.sıraya
gelebilmektedir.
Kırım
ezgilerinde 99 ezgiyle %15.76 pay alan ve 2.durumdaki 6/8'lik ezgiler Türkiye
türkülerinde ancak 6.sırada yer almaktadır.
Kırım
Müziğinde en çok olan diye bilinen 7/8 lik ezgiler 3.sırada ve 93 yırla veya
kaytarmayla %14.80'lik bir pay elde edebilmiştir.
Türkiye
türkülerinde 7/8'lik ezgiler 5/8'lik ezgilerle %3.25 pay elde ederek 7.sırada
gözükmektedir.
Kırım
müziğinde %13.05'le 4.sırada olan 2/4'lük ezgiler, Türkiye'de 3.sırada
%20.32'lik pay almışlardır.
Türkiye'de
halk müziğinde %23.57 ile birinci sıradaki 4/4'lük ezgiler Kırım'da %8.75 ile
7. sıradadır.
Türkiye'de
%21.95'le 2. durumdaki 9/8'lik usuller Kırım'da %10.50 ile 5.durumdadır.
Türkiye'de
%11.38'lik yüzde ile 4.sırada olan 10/8'lik ezgiler Kırım'da görülmemektedir.
Böylelikle
ilk 4'e giren 2/4'lük ezgiler en çok ortak kullanılan usuller olmaktadır.
Kırım
ve Türkiye'de ezgileri (Türküler-Yırlar-Kaytarmalar) karar seslerine göre
karşılaştırdığımızda:
Kırım
Müziğinde %25 ile l.durumda olan re kararlı ezgiler Türkiye'de %3.25'le
4.durumdadır.
Kırım'da
%22.32 ile 2. sıradaki mi karar Türkiye'de %1.62 ile 6.sıradadır.
Kırım'da
%17.55'le 3.sırada olan sol kararlı ezgiler Türkiye'de %2.43'le 5.sıradadır.
Türkiye'de
%78.86 ile l.sıradaki la kararlı ezgiler Kırım'da %7.14 ile 5.sıraya girebilmektedir.
Türkiye'de
%7.31'le 2.sıradaki do karar Kırım'da %6.84'le 6.sıradadır.
İki
coğrafi bölgedeki ilk 5 içinde birleşen yalnızca re ve la kararlı ezgilerdir. O
da ancak sıralama farklarıyla olabilmektedir. Bunun bir nedeni de Kırım
Müziğinin farklı tonlarda çalınma alışkanlığının yaygın olması, buna karşılık
Türkiye'deki halk ezgilerinin belirli karar seslerinde yoğunlaşması olarak
gözlemlenebilir.
Bu
konular üzerindeki çalışmalarım devam etmektedir. Ezgi sayıları daha geniş
kapsamlı olarak ele alınacak ve sonuçlar ayrıca ilgili yerlerde duyurulacaktır.
Kırım
ve Türkiye müzikleri kökeninden gelen akrabalık ve dostluk ilişkileriyle,
gelişen ekonomik, kültürel ve sanatsal yaklaşımlarıyla gelecekte daha da
yakınlaşacaktır.
Kırım Tatarlarının Türkiye'deki Müzik Hayatına Etkileri *
*
Kırım Tatar Türkleri Kırım Hanlığı'nın Osmanlı
İmparatorluğu'na bağlanması ile bir çok alanda işbirliğine gittiler. Kırım
atlıları Osmanlı'nın yanında savaşıyor, eğitim görüyordu. Müzik ve sanat
alanındaki gelişmeler de bundan ayrı tutulamazdı. Bir kısım aydınlar geliyor
eğitim görüyor, bir bölümü de Kırım'a geri dönüyordu.
Gerek Anadolu'da kalan gerekse Kırım'da
yaşayan, Türkiye'deki müzik hayatına etki eden kişileri elde edebildiğimiz
kadarı ile tarihsel sıra içinde sizlere sunmaya çalışacağım.
Abdullah Kırımî, (Kırım, ?— İstanbul, 1590), Türk hattat. Özellikle Kanunî
döneminde ünlenen sanatçının, nesih, sülüs ve muhakkak yazılarda başarılı
yapıtları vardır. Türk müziği ile ilgilenmiş ve tambur çalmıştır. Kırımî, mir
Buhari camisi yakınına gömülüdür 1.
Gazi Giray Han II (1554-3.3.1608), Türk hükümdarı, asker,
bestekâr, şair, bilgin ve sazendesi. Taht alan I. Devlet Giray Han'ın oğludur.
Bora Gazi Giray Han, Kırım hanlarının en büyüklerinden ve 16. yy. Türkiye
tarihinin büyük askerlerindendir. Olağanüstü bir klasik öğrenim ve askeri
eğitim görmüştür. Birinci sınıf bir şair ve en büyük Türk bestekarlarından
biridir. Bilgin ve sanatkârdır.
Saz semaileri ve peşrevleri ile ünü artmış ve
günümüzde eserleri hala çalınmaktadır. Osmanlı mecmualarında kendisinden kısaca
"Tatar" diye bahsedilir 2.
Ekrem Karadeniz'in "Türk Musikisinin
Nazariye ve Esasları" 3 adlı kitabında bestecisi "Tatar"
olarak gösterilen Devrikebir (yürük) Şedaraban Peşrevi, Muhammes (yürük)
usulünde Eviç Hûzi Peşrev, Darbeyn (Yürük) Neva Buselik Peşrev ve Muhammes
(yürük) Saba Buselik Peşrev'in notaları yer almaktadır.
Hüzzam, Şedd-i Araban, Beyati-Araban, hatta
Gülizar, Muhalifi ırak ma kamlarının onun bileşimi olduğu sanılmaktadır.
Günümüze 62 eseri gelebilmiştir. Eserlerinden bazıları şunlardır: l)
Beyati-Araban Peşrevi, 2) Bevati araban Saz Semaisi. 3) Hüzzam Peşrevi, 4)
Hüzzam Saz Semaisi, 5) Mahur Peşrevi 6) Mahur Saz Semaisi (Düyek), 7) Mahur Saz
Semaisi (değişmeli), 8) Muhalifi Irak Peşrevi 9) Muhalif-i Irak Saz Semaisi,
10) Şedd-i Araban Peşrevi ve 11) Saz Semaisi, 12) Zengüle Peşrevi ve 13) Saz
Semaisi, 14) Zirefked Peşrevi ve Saz Semaisi, 16) Arazbar Peşrevi, 17) Gerdani
Peşrevi vel 18) Saz Semaisi Gülizar Peşrevi, 20) Hüseyni Peşrevi, 21) Nişabur
Peşrevi, 22) Rast Saz Semaisi Kantemiroğlu notaları arasında Gazi Giray'ın Şûr
makamında Hafif Peşrev ve Saz Semaisi de bulunmaktadır. Bu makam günümüzdeki
Azeri Türk Müziği'nde kullanılmaktadır 5.
Gazayi mahlasıyla da şiirleri vardır.
"Râyete meyl ederiz kaamet-i dil-cû yerine" gazeli Y. Yektay
tarafından 1930 yılında Rast makamında bestelenmiştir8
Gazi Giray Han güzel ve canlı şarkılar
besteliyor, çeşit çeşit sazları büyük bir başarı ile çalıyordu7 .Yaşadığı yüzyılda bugün dahi
kullanabileceğimiz son derece temiz, son derece dinamik, ritmik ve melodik
cümleler verilmişti. Bugün onları büyük bir zevkle kullanıyoruz ve Türk
Müziğinin ne kadar büyük olduğuna örnekler veriyoruz. Süleymaniye Camii'ne
nasıl hayransak, ne kadar eski olursa olsun onun muhteşemliğine, büyük estetik
ve dengesine hayranlığımız değişmiyorsa, aynı şekilde Gazi Giray'ın eserleri de
takdirimizi toplamaya devam edecektir. Bu eserler derslerde öğrencilere örnek
olarak verilecek baş yapıtlardır 9.
Çoban Devlet Giray (?-1629), Mustafa Ahmed adı ile de bilinir.
Kırım prensi ve bestekar. 1596'da 2 ay kadar Kırım hanı olan I. Fetih Giray
Han'ın oğlu ve Moskova Fatihi Taht alan I. Devlet Giray Han'ın (1551-1577)
torunudur. Günümüze gelen eserleri şunlardır: l) Eviç Peşrevi (Darb-l Fetih 4
hane) ve 2)Saz Semaisi, 3) Feth-i Belgrat Peşrevi (Fahte) ve 4) Saz Semaisi, 5)
Karcığar Peşrevi (Berefşan), 6) Hüseyni Peşrevi (Evsat, Kevseri'de) 7) Muhalif
Peşrevi (Çenber), 8) Rast-ı Sağır Peşrevi (Devr-i Kebir) ve 9) Saz Semaisi, 10)
Şehnaz Peşrevi (Çenber) ve 11) Saz Semaisi, 12) Uşşak Peşrevi I (Çenber), 13)
Uşşak Peşrevi II (Evsat, 3 hane) ve 14) Saz Semaisi'dir 9.
Ali Ufkî Bey (1610?-1685) Santûrî, bestekâr ve müzikolog. Türk Müziği
eserlerini tesbit ederek ilk defa bir nota albümü oluşturmuştur. Kitabında
güfteler gibi melodiler de sağdan sola yazılmıştır. Asıl adı Alberto Bobevio
Leo-politano Bobowski'dir. 1610 da Lvov'da doğduğu sanılır. IV. Murad
döneminde, Kırım Türklerince esir edilip İstanbul'a gönderildiği ve Müslüman
olduğu sanılmaktadır10. O zamanki Batı notası ile Türk Musikisine ait yüzlerce saz ve
söz eserini yazmıştır. "Mecmü'a-i Saz-ü Söz" adındaki kitabında
topladığı bu eserler XV—XVII... Yüzyıla ait yüzlerce Türk Musikisi ürününü
unutulmaktan kurtarmıştır. Daha çok halk musikisine ait parçalar yazmıştır.
Eserler, makam sırasına göre yazılmıştır. İlk makam Hüseyni'dir. Büyük bir
olasılıkla 1640'dan önce Kırımlılarca esir edilip "hezar-fen" (bin
hünerli) bir adam olduğu için saraya alınmıştır.
Thadeus Gasztowtt, Ali Ufki Bey'in Türk asıllı
olduğu üzerinde durmaktadır (La Pologne et L'Islam, Paris 1907, s. 32). Türk
asıllı, yani Lehistan Tatarı olabilir 11.
Abdi Efendi (?— 21.10.1695), Kefeli Derviş Kadı-zade Osman adı ile de
bilinir. Türk dinî eserler bestekarı. Kırım'da Kefe'de doğdu. Bursa'da öldü.
Deveciler kabristanına gömüldü. Mutî mahlasıyla şiirler söyledi. Bestekâr ve
zakir olarak büyük şöhret kazandı. Günümüze ulaşan tek eseri: Uşşak Evsat
İlahi: Yüreğime dost derdi vurdu türlü yareler'dir12.
Aşık Ömer (1621—1707). Asıl adı Abdullahoğlu Ömer olan Aşık Ömer. 1621
yılında Kırım'ın Gözleve şehrinde doğmuştur. Medreseye devam etmiş ve yanda
bırakmak zorunda kalmıştır. Onbeş yaşından sonra kahvelerde saz çalmaya
başladı. Yazdığı şiirleri sazıyla söyledi. Böylece Aşık Ömer olarak her tarafta
tanındı. Bir çok saz şairleri ve yırcılar kendisinden ders almak üzere
Gözleve'ye akın ettiler 13.
Genç yaşta şöhret kazanan Ömer, bir kaç yıl
sonra Dağıstan'a, Azerbaycan'a, İran'a ve Türkiye'ye gitti. Bu memleketlerde
sekiz yıldan fazla kaldı. Aşık Ömer'in hangi tarihte Türkiye'ye geldiğini bu
gün için bilemiyoruz. Ancak uzun süre kaldığını şiirlerinden çıkarıyoruz 14.
Bestelenen şiirlerinden örnekler vermek
gerekirse: Ben sana gönlüm verip de şu cihanda gülmedim (N. Adlim, Karcığar
Düyek Şarkı), Can-ü dilden mail oldum bir saçı Leylâ'ya ben (Emin Akan, Rast
aksak Şarkı), Elâ gözlerine kurban olduğum (koşma) [S. Kaynak (1895—1961) Hicaz
Sofyan Türkü], Ey bâd-ı sabâ sünbül-i reyhanıma değme (N. Pişkin, Hicaz Aksak
Şarkı), Ey Çerh-i sitem-ger dil-i nâlâna dokunma (gazel) l) Faik Bey, Nihavent
Hafif II. Beste, 2) Medeni Aziz Efendi (1842-1895) Hümayun Türk Aksağı Şarkı,
Ey Felek, mecnunuyum Leylâ'yı gözler gözlerim (N. Adlim, Mahur Düyek Şarkı), Şu
karşıdan gelen dil ber (Semai) (G. Çeki, Segah Curcuna Şarkı)l5.
Şunu söylemek gerekir ki, Açık Ömer'in
yaratıcılığı hakkında ilk bilgiler 1848 yılında Profesör Feliks Dombrovski'nin
Petersurg'ta yazılan Asık Ömer isimli makalesinden alındı. Aradan 146 yıl
geçtiği halde, bu makalenin önemi devam etmektedir, ilerde yapılacak çalışmalar
için tarihi vesikalardan, temel kaynaklardan biri olmaya devam edecektir 16.
Selim Giray Han I (1634-22.12.1705), Kırım
hanı Hacı Gazi adı ile de bilinir. 7 padişah devrinde yaşamış 5'i devrinde
hanlık yapmıştır. Ana tarafından II. Gazi Giray'ın (1588—1607) torunudur. Selim
Giray, dedesinin çeşitli yeteneklerini, bu arada müzik ve bestekârlığını almış,
"Selim" mahlası ile şiirler yazmıştır. Bahçesaray'da Selim Giray Han
Camii'nde gömülüdür.
Pek çok şair, hattat, bestekâr ve alimi
cömertçe himaye etmiştir. Bunların arasında Evliya Çelebi, Hafiz Post, Itrî,
Sepetçi-zâde Mehmet Efendi vardır. (Şall Allaahü ale't-tehâmî, Askeri). Şu sabâ
Evsat Cumhur İlâhi de onundur:
Kandedir cehl-ile zulmet nefs-i sûbânındandır17.
Gevheri (Kırım, 1650 ? — İstanbul, 1716), Aşık Mustafa adı ile de
bilinir. Fuad Köprülü, Gevheri adlı eserinde, kendisine Kastamonu'dan
gönderilen bir rivayete yer vermektedir. Bu rivayete göre şairi Kırımlı
saydığını söylemektedir. İstanbul'a gelen Selim Giray'a medhiye yazmasının bir
dereceye kadar memleketinin Kırım olabileceğini ileri sürmektedir18.
Bestelenmiş şiirleri arasında, Beyaz göğsün
bana karşı [S. Kaynak (l895-1961 , Beyati-Araban Curcuna-Düyek Şarkı, Ela gözlü
nazlı dilber (Semai) (Dr A. Yavaşça, 1927), Mahur Aksak Şarkı, Ey benim nazlı
cananım [A.Çağan(1920-1966), Rast Türk Aksağı Şarkı] sayılabilir19.
Kâmili Efendi (?—6. 2. 1821) Kırımlı Tatar Hafız Ahmed adı
ile bilinir. Türk bestekârı. Kırım'dan gelip çocuk yaşlarında Enderun'a alınıp
öğrenim gör-dü. Sesinin güzelliği ile adını duyurdu. Hem dini, hem din dışı
musikiyi iyi derecede biliyordu 20. En kıdemli kazasker sıfatı ile
«reisü'l-ulema » resmi unvanını aldı. Ölümünde Haydarpaşa'ya gömüldü. III.
Selim (24.12.1761—28.7. 1808) 'in musiki hocasıdır. III. Selim deha sahibi Türk
bestekârlarındandır. 15 makam terkib etmiştir. Günümüze ulaşan 103 eseri vardır 21. Klasik Türk Musiki'nde önemli bir yeri olan III. Selim'in
musiki hocası olan Kırımlı Hafiz Ahmed Kâmili Efendi'nin öğrencisinin verdiği
bu eserlerdeki katkısı, sanıyorum hiç kimse tarafından yadsınamaz.
Halim Giray (1772—1823) Kırım'da doğmuştur. Vize'de sürgünde iken ölen
Şehbaz Giray'ın oğludur. III. Selim döneminde İstanbul'a gelmiş, bir süre sonra
Bahadır Giray Han'ın kalgaylığına atanarak Kırım'a gitmiş, sonra tekrar
İstanbul'a dönmüştür, İstanbul'da bir süre kaldıktan sonra Çatalca'ya yerleşen
Halim Giray, orada 1823 yılında vefat ederek, Ferhat Paşa Camii mezarlığına
gömülmüştür. Şarkı ve gazelleri vardır. Eserleri: l) Divan-ı Halim Giray, 2)
Gülbün-ı Hanan'dır 22.
Neş'et Molla Bey Giray (1843—1900) Avukat Neyzen Kırimîzâde adı ile
de bilinir. Türk bestekârı. Anadolu Kazaskeri Kırımlı-zâde Ahmet Reşit
Efendi'nin (ölm. 23. 11. 1863) oğlu ve Kırım Hanları (Giraylar)
hanedanınından-dır. Edhem Paşa Türk musikisi repertuarı nota koleksiyonunun en
önemli kısmını Paşa'nın ölümünden sonra o satın almıştır. Türk musikisinin
hamilerindendi. Fihrist-i Ahlâk ve Kırımî-zâde Mecmuası adlı eseri vardır.
Hayli de nota bastırmıştır. Günümüze ulaşan şu iki sarkısı kalmıştır. Hüzzam
Yürük Aksak (Gelince bezme mestane, müseddes) ve Nihavent (Neler çekdim zamane
dilberinden). Neş'et Molla Bey Türk avukatlarının pîri sayılmaktadır 23.
Leylâ Saz (1850—6. 12. 1936) Türk kadın şarkı bestekârı, şair ve
edebiyatçısı. Dedesi ve annesi tarafından Kırımlı'dır. İstanbul'da doğdu.
Müzisyenliği, şairliğinden üstündür. Ölümünden üç yıl önce « Saz » soyadını
almıştır. Mezarı Edirnekapısı Şehitliği'ndedir. Leylâ Hanım, Arapça, Farsça,
Fransızca ve Rumca biliyordu. Doğu ve Batı kültürlerinin içinde yetişti.
Dilhayat Kalfa'dan sonra, Türk Musikisi'nin şöhret sahibi ikinci kadın
bestekârı oldu. Piyano çaldığı için Batı Musikisi'ne de açıktı. 200 den fazla
şarkı besteledi. Bunların notaları yandığı için dörtte biri kadarı günümüze
gelebildi. Günümüzdeki eserleri: 46 Şarkı, l Türkü, 5 Marştan ibaret 52 parçadır.
9 defa Hicaz, 7 defa Hicazkâr. 4'er defa Hüzzam, Suzidil, Suzinak makamlarını
kullanmıştır. Leyla Hanım'ın eserlerinden olan 5 Marş özellikle bir bayan
tarafından meydana getirildiği için önemlidir, l Vatan Marşı (Sen anamızsın
vatan), 2 Tararruf Marşı, 3 Hicazkar Milli Marş, 4 Hicaz Marş (Yaslı gittim.
Şen geldim, Samih Rifat), 5 Nihavend Nim Sofyan Marş (Düşman çok hile kurdu,
1922) 24.
Orhan Tanrıkulu (22. 2. 1937—19. 3. 1989) Türkiye'nin
yetiştirdiği en iyi orkestra şeflerindendir. Annesi tarafından Kırımlı olan ve
Türkiye'nin en büyük sopranolarından Kırım Sudak doğumlu Remziye Alper ile
evlenmiş olan Tanrıkulu. Kırım Türk müziğinin nadide parçalarını klasik
orkestra için düzenlemek ve bunlardan albümler yapmayı planlıyordu. Ne yazık
ki, bunu gerçekleştiremedi. "Karaker atım", "Karşıdan kördüm
seni", "Elmas" adlı Kırım halk yırlarını orkestra ve piyano için
düzenledi25.
§
Günümüzde Türkiye'de yaşayan ve geniş halk
kitleleri tarafından tanınan Kırım kökenli sanatçılar arasında: orkestra Şefi
Gürer Aykal, soprano Remziye Alper, Türk Sanat Müziği'nde Nesrin Sipahi ve Sami
Aksu, Türk Halk Müziği'nde Yıldız Ayhan. Arabesk adı verilen fakat kendisinin
bu ismi kabul etmediği tür'de bestekâr ve yorumcu Orhan Gencebay. Türk Hafif
Müziği ya da pop müzikte Erol Büyükburç, Esin Engin, Ulvi Kırımlı, Ozan Orhon.
Sinema sanatçıları: Cüneyt Arkın (Fahreddin
Cüreklıbatur), Kartal Tibet, Suzan Avcı, Aydan Şener, Zihni Göktay, Meral
Konrat, Türkiye'de tanınan yazar Cengiz Dağcı, Afet Ilgaz ve şu anda isimlerin;
yazamadığımız ya da henüz öğrenemediğimiz müzisyen ve sanatçılarla birlikte
kendi dallarında Türkiye'de tanınmışlar ve birer ekol olmuşlardır.
Gerek Osmanlı döneminde, gerekse Türkiye
Cumhuriyeti döneminde Kırım'la olan ilişkiler, göçler, bestekârlar ve eserleri
Kırım Tatarları'nın Türkiye'deki müzik hayatına etkilerini gözler önüne
sermektedir.
Müzik ve sanat dünyasındaki günümüzdeki
isimler ise bu etkinin bitmediğini ve her alanda gelişerek devam ettiğini
göstermektedir.
Gelecek günler Kırım ve Türkiye'yi daha da
yakınlaştıracaktır.
Originea Tãtarilor - Locul lor în România şi în lumea Turca /
Tatarların Kökeni - Romanya'da ve Türk Dünyasındaki Yeri / (The Origin Of The
Tatars - Their Place in Romania and in The Turkish World) - Editura Kriterion
Bükreş,1997 sf.257-262
1 "Abdullah Kırımî", Büyük Larousse Sözlük ve
Ansiklopedisi. Cilt l, İstanbul Inter-
press Basın ve Yayıncılık, 1992
2 Y. Öztuna, « Gazi Giray Han II », Büyük Türk Musikisi
Ansiklopedisi, Cilt l, Ankara :
Kültür Bakanlığı Yayınları, 1990.
3 E. Karadeniz, Türk Musikisinin Nazariye ve Esasları, Ankara.
Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, [t.y.], s., 285—609
4 T. Kayan, «Gazi Giray Han ve Müzisyenliği Üzerine Dr. Selahattin
İçli ile Bir Emel
Dergisi, S, 174 (Eylül-Ekim, 1989), s, 27—28.
5 Öztuna, Cilt 2, s. 363.
6 Öztuna, Cilt 2, s. 552.
7 I. H. Ertaylan, Gazi Geray Han, İstanbul: Kırım Türkleri
Yardımlaşma Cemiyeti 1958,
s. 64.
8 Kayan, s. 28.
9 Öztuna, Cilt l. s. 203.
10 «Ali Ufki Bey», Thema Larousse Tematik Ansiklopedi, Cilt 6,
[y.y.]. Milliyet
Gazetecilik A. Ş., 1993-1994.
11 Öztuna, Cilt l, s., 54—55.
12 Öztuna, Cilt l, s. 10.
13 M. Ülküsal, Kırım Türk-Tatarları, İstanbul l980,s. 262— 263.
14 Ş. Elçin, Aşık Ömer, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1987,
s, 5.
15 Öztuna, Cilt 2, s. 570.
16 R. Fazıl, Aşık Umer, Taşkent: Gafur Gulam Adına Edebiyat ve
Sanat Neşriyatı
1990; s. 6.
17 Öztuna, Cilt 2, s. 283.
18 Ş. Elçin, Gevheri Divânı, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı
MIFAD Yayınları 56,
1984, s., 11—12. Ş. Elçin, Gevheri. Ankara:
Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları:
821, l987. s. 2.
19 Öztuna, Cilt. 2, s. 552.
20 Öztuna, Cilt l, s. 420. 21 Öztuna, Cilt 2, s. 279.
22 R.Toparlı, M.S. Çöğenli (haz.), Divan-i Halim Giray, Erzurum:
Atatürk Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, 1991.
23 Öztuna, Cilt 2, s. 107.
24 Öztuna. Cilt 2, s. 264—267.
25 Z. Karatay, «Orhan Tannkulu»,
Emel Dergisi, S. 173 (Temmuz-Ağustos, 1989),s. 34.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)