Cengiz sülalesinin dünyada ‘Aşk için’ yaptırdığı iki
önemli şaheser var. Bunlardan biri cesamet örneği Tac Mahal ki, yapımı 20 yıl
sürmüş, Babür ekonomisini ciddi sıkıntılara sokmuş ve en sonunda Sultanın oğlu
babasına darbe yaparak tahtı ele geçirmiş. Diğeri ise zarafet örneği Gözyaşı Çeşmesi…
Her şey Kırım Giray Han’ın haremine yeni getirilen
Polonya asıllı Dilara’ya (asıl adı Maria) âşık olmasıyla başlar. Ama Han
seferdeyken Dilara hastalanır, günden güne eriyip biter ve sonunda vefat eder. Giray
Han seferden dönünce biricik aşkının ölümünü öğrenir ve çok üzülür. Dilara’ya
olan aşkını ölümsüzleştirmek için “dünya durdukça bu çeşme de benim gibi
ağlasın” diye bir çeşme yaptırır.
Dilimize Farsçadan geçen ‘Çeşme’ göz demektir ki
edebiyatımızda sözü edilen güzellik unsurlarından biridir[2].
Kim bilir, şair ruhlu Kırım Hanı yaptırttığı eserde gözünden bile kıskandığı,
güzelliğinden gözünü ayıramadığı Dilara’nın göze geldiğini, durduk yerde
hastalanıp öldüğünü bu yolla anlatmak istemiş olabilir.
"Gözyaşı Çeşmesi"nin üst kısmından
gözyaşları akarak ilk kurnayı “keder”le doldurur. Buradan taşan damlalar çift
küçük kurnaya akmaya başlar. Yani “zaman acıları hafifletir”. Ama çift kurnalar
dolunca taşar ve bu kez tekrar ortadaki büyük kurnayı doldurmaya başlar. Yani
hatıralar zihinde canlanmakta ve acılar tekrar başlamaktadır. Buradan taşan su
en alttaki delikten çıkar ve zemindeki çark-ı felek (spiral)in üzerinden
geçerek yer altında kaybolur. Yani “hayat böyle devam eder gider”. Akustiği öyle
ayarlanmıştır ki, su damlalarının akışı sırasında ağlama ve hıçkırık sesleri
oluşur. Derler ki ‘Mimari müziğin donmuş hali’dir. Bu sesler de adeta bir aşk
müziği gibi geçmiş yüzyıllardan bizlere seslenir.
Çeşme, ilk yapıldığında Dilara Bikeç’in türbesinin
yanına dikilir. Ama ne var ki II. Katerina, Kırım’ı 1783’de işgal edince çeşmeyi
türbeden kaldırıp “Han Saray”ın içindeki avluya getirtince çeşmenin akustiğinde
bir takım bozulmalar oluşur.
Hikâyeden etkilenmemek elde değil. Tolstoy’a göre Rus
Edebiyatının kurucusu olan Puşkin, siyasi sebeplerden ötürü sürgün edildiği
yıllarda Gözyaşı Çeşmesi’nin ününü duyarak sırf onu görmek için Bahçesaray’a
gelmiştir. Şair sürgün sırasında bu acıklı öyküyle anılan çeşmeyi ziyaret edip,
çeşmeye iki de gül bırakır: kırmızı ve sarı. Kırmızı olanı, Han’ın aşkını, sarı
olansa acıyı anlatır. Daha sonra şöhretini kazandığı ünlü “Bahçesaray Çeşmesi”
şiirini yazar:
Ah aşk fıskıyesi, ah ölümsüz çeşme!
Sana Armağan olarak iki gül
getirdim
Seviyorum bitmeyen anlatışını ve
şiirsel gözyaşlarını
Çiseyen gümüşsü tozların,
Serin çiğlerle kaplıyor beni,
Ak, durmaksızın ak mutlu pınar!
Anlat, anlat bana tüm bildiklerini
Ah! Aşk fıskiyesi, ah kederli
çeşme!
Dinledim senin taş dudaklarından
uzun hikâyeleri[3]
Puşkin’in Gözyaşı Çeşmesi şiiri Sovyet döneminde
sadece çeşmeyi kurtarmakla kalmaz aynı zamanda Kırım hanlığının başkenti
Bahçesaray adının da Rusçalaştırılmasını engeller.
Çeşme, iki yazıyla
süslenmiştir: Üstteki yazı, Kırım Hanı Giray’ı yücelten şair Şeyhi’nin
şiiridir:
Allah’a şan olsun! Güldü yine
Bahçesaray’ın yüzü:
Düzenlendi akıllıca Büyük Kırım Hanı’nın
lütfu.
Çevresine su verdi, sürekli gayreti
sayesinde,
Ve isterse Allah, yapar daha iyi şeyler
bile.
Buldu keskin zekâsıyla suyu ve düzenledi
güzel bir çeşme.
Kim denemek isterse, çıkar su oradan ve
görür şunu:
Şam’ı da gördük Bağdat’ı da (ve) görmedik
onun benzerini hiç!
Her susayana okur Şeyhi, bu çeşmenin
ağzından şu sözleri:
Gelin ve için şifalı kaynağın en saf
suyunu!
Alttaki yazı ise, Kuran- Kerim’den
alıntıdır: “O pınara 'Selsebil' denir.”[4]
Türkiye’den Kırım’a gidemeyenler bu şaheseri
göremedikleri için üzülmemeli zira Eskişehir Kırım Tatar Kültür Evi bahçesinde
bulunan birebir kopyasından suyun huzur veren sesini dinleyebileceğiniz ünlü
çeşme, Odunpazarı ilçemizde yer almaktadır.
[2]
Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü. İskender Pala. S. 101
[3]
Çeviren: Ataol Behramoğlu
[4]
İnsan Suresi 18. Ayeti. Diyanet İşleri meali